umrun tümevarımı

Şunu anladım ki bazen sonuçları ne olursa olsun istediğim şeyi yapmak için elimden geleni yapıyorum. Bu durumlarda öyle umursamaz oluyorum ki kendimi tanıyamıyorum bile. En basidinden, koca bir kese kağıdı dolusu eriği bir oturuşta yiyebilirim mesela. Bu kendi açlığımı bir yana bıraktım 11 ayın eriğe susamışlığından kaynaklansa da yine de bir şeyler normal değil. Sonunda karnımın ağrıyacağını her sene tecrübe etmeme rağmen, hiç de umurumda olmaz, alırım önüme kaseyi, bitinceye kadar da kalkmam. Söz konusu erik olunca paylaşım, pasif skill olmaktan çıkıp bir ultimate power a dönüşür. Ulan karnın ağrıyor, dilin yanıyor madem, ne bok yemeye hırs yapıyorsun di mi, üç beş tane ye, bırak. Yok işte.

Bende lezzet düşkünlüğü var, bu yüzden "yaşamak için ye"cilik, "karın doyurmaksa mesele, iki elmayla da geçiririm öğünü" cülük bana göre değil arkadaşım. Yediğimden zevk alacağım ben, olmaz öyle şey. Rejim yaparken mutsuz olmamın sebebi de budur, rejimi yapamamamın da. Hayır, rejimi bi devam ettirebilsem, bi sonuçlansa, belki düşünce şeklim değişecek; ama ödün veremiyorum işte. Eğer acıkmışsam, umursamıyorum.

Halbuki her şeyi en ince ayrıntısına kadar da didiklerim. Tarih derslerindeki sebep-sonuç ve önemi doktrinini hayatımın her alanına uygularım. Nedir, işte bir carpe diem öğretisi, efenim Ölü Ozanlar Derneği (dead poets society) (havalı olsun diye ingilizcesini de yazdım, ben ingilizce biliyorum.) ile popülarite kazanmış bi hayat felsefesi. Anı yaşa. Bok yaşarsın anı. Hiç öyle şey olur mu yahu, bir mantıklı tarafı yok benim için en azından. Bir insan sorumluluklarıyla vardır bana göre. Hayır, otoriter bi ailede büyümedim; ama sorumluluk bilincinin önemini büfenin üst rafında tuttuk her zaman. "anı yaşıyorum abi yeaa, karpediyem sonuçtaa" Bırak şimdi, iki cümleyle ne kadar havalı oldun anlatamam. "ayy berke anı yaşıyomuş kızlaar!" Aynı Berke anı yaşadıktan sonra evde zaman duruyo bi süre, babanın kemeri çıkartıp, Berke'nin sırtına savurması esnası slow motion, sonrası da paralel evren falan, Berke gözünü acilde açıyür. Yani diyorum ki bi şeyleri sonuçlarını ölçüp tartmadan hayata geçirmek için ya çocuk ya deli ya da nihilist olmak lazım. Acaba ben mi çok ihtiyatlıyım, bilemiyorum; ama huzuru her şeyden üstün tutuyorsan biraz olucan arkadaş. Biraz ihtiyatlı olucan.

Huzur mühim şey. "Kafam rahat olsun da, her içimden geleni yapmasam da olur" cuyum ben. Tercih meselesi. Bir nevi kısıtlama, ama iyi ama kötü. Eğlence gece değildir sadece, eğlenmesini bilen insan gündüz de eğlenebilir, içkiyle değil bi kupa kahveyle de geçebilir zaman. Ulus'taki iğrenç lunaparkta eğlenmekse eğlence, ben eğlenmeyi sevmiyorum. Anne sözü dinlemeyi en başından reddedip, müthiş asi olmaksa amaç, sütten olmayı yeğlerim ben. Söylenen sözlerin, "e mi?" lerle dolu nasihatların, boş sözler değil de, dikkate alınması gereken şeyler olduğunu anlayana kadar da asi olmak, havalı gelmeye devam edecektir herhalde. İçime sinmiyorsa, müdahil olmak istemiyorum demektir, hakarete varan sözlerle süslenen o ısrarcı nidalar da hiç etkili olmuyordur, bu kadar da basittir.

Belki sana göre hastalıklı gelebilir düşüncelerim, haklısındır da. Ama büyümek demek kaç bardak bilmem ne içip de yıkılmadığını övünerek söylemek değildir. Büyümek, sabaha doğru eve gelip de el havada boş itirazlar savurmak da değildir. Karşıcinsten kaç kişiyle öpüştüğün, ilişkiye girdiğin önemli değildir, büyümek orda burda bu konuda skor tablosu çıkarmak da değildir çünkü. Büyüklerine hürmeti bıraktım kuru bir saygı göstermekten bile kaçınmak, bununla övünmeyi gerektirmez, ahmaklığı büyümekle karıştırmamak gerekir bazen. Bazen de sırf muhalefet olmak için bir sistemi, bir düşünceyi, bir kişiyi, bir şeyleri reddetmek, büyümüş hissettirir insana; ama yeni ufuklar olmadıkça, yeni deneyimler yaşamadıkça, ufak da olsa cesaret almayınca, bir insan bir adım atmadıkça, büyümemiştir bana göre.

9 yorum

Yasin dedi ki...

anneler günün kutlu olsun!!!

ebruhu. dedi ki...

gereksiz günler ve kutlama zorunluluğu. yine de berhudar ol yavrum.

Cem dedi ki...

e ama sen de hem diyosun bişeyi yapmadan önce sonuçlarını düşünmek gerek, hem de bir kese eriği acımadan yiyosun :D karnının ağrıması erikten değil prensiplerini çiğnemenden o_O

yemek konusunda annem de öyle düşünür mesela. ama bence yeterince aç kalırsan -bamya hariç- her yemek güzelleşiverir :D

ebruhu. dedi ki...

:D erik prensip tanımaz!

l b dedi ki...

senin için erik.
konu mandalina ve çilek olduğunda ben de sınır tanımıyor, bencillik ve öküzlük kavramlarını baştan yaratıyorum.

ebruhu. dedi ki...

of çilek.
ben dozunu kaçırdıktan sonra, meyveye falan alerjim olduğu için dilim kenarları iyice yanıyor. dilimi kessinler de kurtulayım diye bağırırken hala yediğimi anlatır ev ahalisi. açlık...

stickman dedi ki...

ben de portakalcıyım. 5 tane yiyince midede hafif bi yanma oluyo ama tabi ne değil? umrumda değil! ha ha! bi de çeşitler arasından bi eğlence örneği vereyim. bir veya birbuçuk ekmeğe sandviç yapıp, üstüne yemek için bi tepsiye 4-5 tane portakal dilimlemek ve gecenin köründe tvnin başına kurulmak. ne izleyeceğimi biliyosun.

ebruhu. dedi ki...

seni, acıkınca danışılacak insan seçiyorum, bu hafta her gün saat 03:30 civarında "stick, acıktım ben, maça da az kaldı, ne yiyim, evde bunlar bunlar var, bi fikir ver be" diye rahatsız edebilirim.

stickman dedi ki...

yaratıcı, yoktan varedici yemek çözümlerimle her zaman yanındayım o zaman :)