Lazım Olur

Merhaba. Uzun zamandır uçak moduna aldığım ve bir süredir de öykü blogu gibi hizmet verdiğim blogumda an itibariyle döngüyü bozuyorum.

Geleneksel bir Türk ailesinin fabrika ayarlarını oluşturan bu söz öbeği, aslında global olarak da geçerli sayılabilir fakat, okudukça sağınızdan solunuzdan örnekler bulabileceğiniz bu yazıda kusura da bakmayın ama bir alman bir ingiliz vatandaşı çıkıp da "aaa aynı biz lan" diyemeyebilir. 

"Lazım olur" kabulü ile hayata geçirilen istifleme özelliği insanımızın zaten DNAsına kadar işlemiş bir unsur. Otele gidildiğinde o aynanın önündeki şampuanları, duş jellerini ve hatta ayakkabı çekeceğini kalemi kağıdı NE VARSA toplayıp bavula tıkıştıranlar neden bahsettiğimi anlamıştır sanıyorum. CANLARIM BENİM. Bir zamanlar otellerden havlu aşırmak bile ekstrem gelirken artık yastık alanı da duyunca bunun daha ne kadar ilerleyebileceğini düşünmeye başladım. Ulan yatağı komple al bari yuh ya. Bir tek baza kalmış mesela düşünsene tekstil ürünü bırakmamış odada. Ama oluyor tabi bunlar yapacak bir şey yok. 

Bir kere insan arkasından girecek otel çalışanından utanır ya. Odaya çok mühim biriymiş gibi giriyorsun, valizini taşıyorlar, aman efendim sepet efendim bi havalara giriyosun falan. Çıkarken de mezarcı gibi check out yapıyorsun. Savunma müthiş ama: "bunlar hakkımız bizim, o kadar para veriyoruz." Arkadaş tamam şampuanı mampuanı al hadi hakkın, kullan diye verildi de yastığı bırakırsan senden sonrakiler de kullansın. 

O check out deskinde "beyefendi/hanımefendi, odada eksiklerimiz varmış da çantanızı kontrol edebilir miyiz?" dediklerini bir düşünün ya, Allah aşkına. Ayakkabı çekeceği, duş jelleri, taraklar, kalem malem, havlular, yastık, anasını satayım klimanın kumandasını niye aldın pillerini alsan anlarım ya... Ben öyle bir duruma düşsem utancımdan buharlaşıp havaya karışırdım sanırım. Suları falan içip musluktan doldurup yerine koyan uyanıklar da sevdaya dahil. YA TUVALET KAĞIDINI DA MI ALDIN?! Olum çık git daha da otelde kalma ya, sana yasak.

Mesela yemeğe gidildi. Bizde şu vardır: GERİ GİTMESİN. Tabağın kenarında bir kaşık yemek kalmış, "aman geri gitmesin" diye ekmekle alıverir. Ortaya gelenlerden bi kaç bişey artmıştır, bunlar yenir diyerek masaya tatlı gelene kadar kaldırılmaz ööööyle turşuyla bakışırsınız falan. Ekmek sepetinde boynu bükük kalan ekmekler mutlaka peçeteye sarılıp çantaya atılır. SABAH KAHVALTIDA YERİZ GERİ GİTMESİN. o kadar para verdik geri gitmesin. Gibi. Elbette bu saydığım soyun evlatları, Pizza Hut'ta sınırsız pizza kampanyası zamanlarında, evden getirdikleri kaplara pizzaları doldurup çantalarına tepiştirmiştir. Yine aynı kampanya dönemlerinde süpermarketten alınan litrelik kolaları masa altından bardaklara dolduranlar da aynı soyun laciverdidir. YAPTIK ULAN İŞTE İTİRAF EDİN.

Zaten bir restorana gidilince çayı şekersiz bile içse çantasına paketli küp şeker toz şeker istifi yapmayan bizden değildir. Kürdan hakeza. "Avuçla, doldur ya bunlara para vermeyelim, kullanırız" hesabı. Bolca ıslak mendil isteyelim de çantalara atalım, yolda belde lazım oluyo. 

"Bunlar böyle böyle zengin oluyo" dediğinizi duyar gibiyim. Malesef küp şeker istifi bizi henüz zengin etmedi.

IKEA'da bedava verilen minik kalemlerden, mezuradan falan almayan var mı? Farkındaysanız alan var mı diye sormadım. Herkes alıyor. Ama orada ölçüm yapayım sonucunu yazayım diye değil elbette. Ben bile bilincim kapalı vaziyetteyken almışım galiba, kalemliğimde minik minik beş altı kalem duruyor. Bir tane de değil görüyor musun sen açgözlüyü ya. Nabıcan ucuca ekleyip cetvel mi yapıcan kalemlerden acaba? Bir kere de kullanmadım bak size yemin ediyorum. Kurşun kalem mi kaldı lan bir kere, kalemtraş yok evde, bıçakla mı bileyeyim ucunu?

Ya asıl... Migros'tan bilmem nereden alışveriş yaptığımız zaman istediğimiz kadar naylon poşeti alıkoyma hakkını buluyoruz biz kendimizde. Hane halkı olarak yani. Çünkü onlar müstakbel çöp poşetleridir. Bunu herkes bilir. Ben hayatımda bir defa olsun çöp poşetine para vermedim. O mavi çöp poşetine para verirsem, parayı çöpe attığım için beni aileden afaroz ederler. Neyse. Süpermarket poşeti bizde hayati önem taşır kısacası. Zaten poşetleme yaparken her şeyi olabildiğince ayrı ayrı poşetleyerek, daha fazla poşet almış olmak stratejisiyle yola çıktığımızdan çok sıkıntı yaşamıyoruz. Ama yine de orada artmış, fazladan duran poşet kalmışsa onları da katlayıp almakta beis görmüyoruz. Terbiyesizlik yapmayın onlar benim hakkım.........

Metro marketlerinde poşeti parayla vermeleri, bizim hane halkı olarak ilk alışverişimize tekabul eder. Maymun gözünü açtı tabi.

Ha şimdi, bu yazdıklarımı okuyup da "ay ne kadar bayağı" diyecek olanlara sesleniyorum. Ulan Google'da serial key aratma rekorları kırmış, Sims oynarken "klapaucius" yazmaktan ciğeri solmuş, evinin banyosunda ürün numunelerinden geçilmeyen, üzerinde firma logosu olan kalemleri ajandaları kullanan insanlarız kimse birbirini kandırmasın.

Kimse bana "bizim evde promosyon bardak yok" diyemez. İmkansız ya, olamaz böyle bir şey. Doğal işleyişi bozamazsınız. En modern mutfakta bile Coca Cola'nın, Petrol Ofisi'nin verdiği promosyon bardaklardan var.

Bedavacı değiliz. Ama bedel ödemediğimiz şeyleri seviyoruz.