Scene: Jerry's apartment. Jerry is watching TV

JERRY: [The phone rings. He picks it up and says:] If you know what happened in the Mets-game, don't say anything, I taped it, hello... Yeah, no, I'm sorry, you have the wrong number...Yeah, no [somebody knocks at the door] Yeah? [to the door, while still at the phone]

KRAMER: [enters] Are you up?

JERRY: [To Kramer] Yeah...[in the phone] Yeah, people do move! Have you ever seen the big trucks out on the street? Yeah, no problem [hangs up the phone].

KRAMER: Boy, the Mets blew it tonight, huh?

JERRY: [upset] Ooohhhh, what are you doing? Kramer, it's a tape! I taped the game, it's one o'clock in the morning! I avoided human contact all night to watch this.

Bütün bir günü, etrafta herkesin All-Star '11 den konuşacağını bildiğimden, olağanüstü bir tedirginlikle geçirdim. Özellikle telefonla aradım, özel durumum olduğunu tembihledim; mümkün mertebe basketbol olmasın dedim konuşmalarda. Ama heyhat! Hayır FullHD indirdim 3 günün tüm aktivitesini, bir saatliğine derse girip gelip, izleyeceğim. Bu süre zarfında, kimseler demeyecek ki bana "cinobili naptı öyle yaa?!" "griffin insan değilmiş beyler" "na-sı-ko-duk-?" Öyle bir gün hayallemişim işte, bendeki de hayalgücü. Ulan, bak, telefonda "biliyorsan sonucu söyleme" dedim üstüne basa basa, telefonu kapadım, 20 dakika sonra fakültenin önündeyim. GELMİŞ BANA "WEST ALDI" DİYO! Geliyo böyle ordan, onu söylemeye geliyo belli ki, falso alıyo ve böyle bir vahşi gibi, bir efendime söyleyeyim bir spectre gibi sağlı sollu girişiyo, anlattıkça anlatası geliyo. SuperBowl'u, Mets-Yankees maçını kaydedip sonradan izleyecek bir Amerikalı edasıyla sürdürdüğüm günümü mahvedenlere gelsin: gelmesin! yok bu sene allstar incelemesi mincelemesi.

Nitekim sonucu bile bile izledik. Hala şaşırtıyor ki her sene olduğu gibi, bu sene de şahane bir kadroyla çıkan Doğu Konferansı, nasıl oluyor da BU kadroyla kaybedebiliyor? (İstifham was here.)

meeh, canım sıkıldı.

"Herşey üst üste geliyo yha!" temalı ergen yakınması : Üstten ders alıp da okulu elinden gelse 1 senede bitirecek olan üstün-gerizekalı, bana bak, senin ağzını burnunu dağıtırım ha. Senin yüzünden kendi dönemimde kendi seçmelimden oldum, eşşoleşşek! Ulan 3 senedir o iki ders için araştırma yapıyorum, iki hocası için yanıp tutuşuyorum; kayıt günü hırstan uyuyamamışsın, abanıp çökertmişsin siteyi, sistem açıldıktan 10 dakika sonra da kapasite dolmuş. HAYVAN! "Seçmeli ders" rahatlığını yaşayamamak ne eziyetmiş arkadaş. Sistem hatası, illaki. Öncelik konusunda sistem oturmamış. Aman, beytepede sistemi sorguluyorum, çok coolum ya. Acayip. Neyse, birbiriyle çakışan derslerle, eşşşşek yüküyle zor derslerle dolu program yaptım, el yapımı.


Yaklaşan Etkinlik: Ekle-Sil'de newbie tehdit etmece.

Haverchuck laugh FTW!


Hayatımızın her evresinde kurtulamadığımız bir insan türü olacaktır. Benimkisi, sanıyorum ki plastik eldiven taktığı eliyle para üstü verip, diğer eliyle ekmek, poğaça falan uzatan esnaftır. Sağ-sol beyin komutları mı karışıyo noluyosa, tutturamıyor senkronizasyonu. Hijyenik olmak istiyorsa da olamıyor. Bu adam, her büfede, her fırında, markette benim karşıma çıkıyor. Çünkü onu istemesek de reddetsek de modern hayatın bir parçası o.


"Bir oksijen atomu ile iki hidrojen atomunu bir araya getiren, yalnızlık duygusu değildir." -Derya Hoca, evet.


Geçen gün bir kupa aldım, eve geldim vazoymuş o. 500 ml kupa mı olur lan. Annem çay demliyor mesela, gidip çay alıyorum, çay bitiyor. Öyle bi kupa. Uefa kupası. Finallere lazım olacak o ablası, öyle deme.


Freekopi diye bir oluşum çıkmış şu sıra, bugün kampüsteki kırtasiyede gördüm. İnternet üzerinden üye oluyorsun, adın, soyadın ve telefon numaranla. Üye olduktan sonra gidiyorsun kırtasiyeye, "abicim, bizim arzu hocanın notları varmış mikro, onları bi alıcaz." diyosun. Sonra kırtasiyenin koduyla fotokopi sayısını biyere mesaj atıyosun, ücretsiz şeysiz alıp çıkıyosun. Başta anlamadım, kimse babasının hayrına yapmaz sonuçta böyle bişey. Adamlar gayet sen çektir ben öderim kafasındalar. Dönemin ilk notunu almaya gittiğimde öğrenir, ayrıntılı bilgi veririm elbette; ama bu olayı sırf reklam adına yapıyorlarsa da bir öğrenci olaraktan ölürüz böyle oluşuma. Milli servet harcanan notlar departmanı esbaşkanı düdük makarnası.


"Kim seni bütünüyle, koşulsuzca kabul ederse değişmeye başlarsın.Onun kabulü sana böyle bir cesaret verir." -Oshobaşgan


Şu yerkürede bir C.'nin 'aradığı' olmak, okuması güzel, olması zor olsa da; olsak be. Olsaydık.


Şu travmatik dizideki koca kafalı velet var ya, Osman, bir kız alın karşınıza ve "Osman ne tatlı di mi?" diye sorun. Akabindeki 5 dakika suratındaki iğrenç mimiklere ve sesindeki inceli kalınlı tonlamalara dikkat edin. Bir insandan soğumak için izlenebilecek en kısa yol. Ağlata ağlata bitiremediler, ne içli çocukmuş be.


Akşam geç saatlerde bindiğim otobüste, dolmuşta kulaklık takamıyorum arkadaş, çekiniyorum. Çünkü çok kişi olmuyo o sıra benden başka. Şöför her an "hocamnerdeinceksiniz?" diyebilir çünkü; ya da ne bileyim, kimse yok diye bazı yollara girmez, "hocam düz gidicem konut 1 var mıydı?" der mesela. Ben onu bir duyamazsam kim bilir kaç durak kaçırırım, kim bilir kaç göbek sülaleme küfür yerim. Belli olmaz, mühim konular bunlar. O yüzden hep bi tedirgin olurum tenha otobüse binince, önlere önlere geçerim. Kaptan ben burdayım daha süsü vermek adına.


Falan filan. Daçe naber ya?

Çok fazla şeyin etkisinde kalarak, bir süre -bir kaç hafta- görünmez "arızalı" tabelası koyuşumu mazur görünüz.

"İnsanlar ayrı düşebilir, oluyor. Kelimelerin hiç bir anlamı kalmayabiliyor. Yapmadığınız şeyler için özür dilemek isteyebiliyorsunuz, on binlerce kez ‘çok üzgünüm’ dediğinizde ve onların sadece havada süzüldüğünü fark ettiğinizde. Samimiyetinizin yanlış anlaşıldığı ihtimalini bertaraf etmeye çalışıyorsunuz. Üstelik size ihtiyacı olmayacağınızı bildiğiniz halde yanında olabileceğinizi kafasının içine sokmak isteyebiliyorsunuz. Sadece onun, sizin nasıl hissettiğinizi bilmesini istiyorsunuz; çünkü siz, onun nasıl hissettiğini asla tahmin edemiyorsunuz."

Kafanızın içindeki dile getirilmemiş dağınık düşünceleri, sizin yerinize, en uygun cümlelere döken insanlar vardır her zaman için. Bu insanların ünlü olup olmamaları fark yaratmaz. Çünkü dillendiremediğiniz şekilsiz, zeminsiz fikirleri bir başkasının da düşünmüş olması, bütün değişkenleri sabitler. O, sizinledir, birdir, bütündür. Bir hevesle altı çizilen sarı yapraklı kitap cümlesi gibi gelir söyledikleri, tekrar tekrar çizilmeyi bekleyen. Ama sizden başka kimsenin çizmesini istemezsiniz. Çünkü onlar sizin çizdiğiniz gibi çizemez hiç.