kroki izlenceler

  • Gol yiyip, "kaleci-oyuncu var olum" diyip, topu alarak son gaz koşan, daha karşı takım defansa geçmeden kaleye abanıp, çakallıkta sınır tanımayan çocuğun hırsı. Bildin değil mi o çocuğu. Golü de atamaması bi de. Eheh, salak ya yerim.

  • İki çocuk da oturmuş kaldırıma, önlerinde de inceli uzunlu çubuklar. Dedim "ne bunlar?" "çöp" dedi, bana bakmadan konuşuyor ama, işine öyle konsantre ki. Ne çöpü dedim ya, çöp dedi çünkü. "Ne çöpü?" dedim, "Mikado'nun." dedi. Olum kalk git dedim ya, şaka mısın nesin. Annen nerde senin dedim. Manyak mı ne, yaşı da 10 falan. Mikado'nun çöpü diyor ya. Biz o yaşta çakallık olsun diye dondurmacıdan kornete dondurma koymadan önce çikolata sosu koymasını isterdik ki, Cornetto yer gibi olsun. Anca o yani, kapasite belli. Mikado'nun çöplerini de Melih Cevdet Anday sayesinde öğrendik, o da lisede.

  • Tabii ki aynı ülkenin tartışma programlarında "uzaylılar neye benzer" onu tartışan koca koca adamlar var. Ellerinin neye benzediğini birbirine anlatmak için bas bas bağıran adamlar. Ya amca tamam üç parmaklı allah kahretsin, üç tamam, bi otur ya. Otur ya!

İtiraflar köşesi : Banliyö bana hala tren gibi gelir. Tren çeşidiymişcesine.

  • Yaz okulu da sona erdi, berbat bir final sınavıyla. Sınav esnasında paranoyaklaştım ben. Çünkü çok sayın hocamız dedi ki, "eğer cevaba ulaşamazsanız, şıklar sizi tatmin etmezse, yeni bir şık yazıp onu işaretleyin. Belki de cevap orada yoktur. Belki de soruda eksik bir şeyler vardır ve ben sizden soruya ekleme yapmanızı istiyorumdur." YA HU! 10 tane soru var, cevap içinde mi dışında mı, eksik mi tamam mı derken paranoya büyüdü büyüdü, duvar kenarına çökmüş sallanırken buldum kendimi.

  • İftarda bir damacana su içiyorum, su reklamlarında beni görürseniz şaşırmayın. İçip içip yuvarlanıyorum dere tepe. Ayaklarımı göremediğimi söylemiş miydim?

  • Ağustos'ta 16 saat aç susuz bu insanlar! Obama kitlelere seslensin, "Adaletin bu mu dünya?!" ve eklesin, "ortadoğu insanları çok rerörerö."

Hubert-Félix Thiéfaine dinleyelim, daha da abartalım.

  • Canımın ikileri gittiler. 2 hafta yoklar. Canımın üçü burada neyse ki. Şimdilik ben de gideyim, hati!


benimkisi buzlu olsun.

  • Merhaba şu an ekran klavyesi kullanıyorum; ÇÜNKÜ SICAKTAN KLAVYENİN TUŞLARI ERİDİ!
  • Ankara'ya geldiğime pişman oldum yemin ederim, Kumla'da deniz ne kadar pis olsa da, ne kadar 10 kiloluk zehirli deniz anaları olsa da, ne kadar sıkıcı da olsa; akşamları esiyodu bi serinlik vardı neme rağmen. Geldiğim gün 40 dereceydi. Zaten oradan alıyordum haberleri, kurulan cümleler abartıya abanmış sıvı canlı formlarından :
  • "Gölgede 40 ama güneşte 59 falan bence."
  • "İstanbul'da nem yüzde doksanmış, hava da 100 dereceymiş" (bu mantık hatasını sıcağa vermek lazım tabi.)

"Geceleri afedersin ıslak kilotla yatıyoruz."

"Evdeki termometre patladı, bence 158 derece dışarısı."

  • Her güne 1 elektrik kesintisi! Bu kadar da klimaya abanmayın arkadaşım. Azar azar estirin, n'oluyor yani öyle sonuna kadar çevirip de karşısında uyumalar falan. NOLUYO?! İki cam açalım da karşılıklı, estirsin diye köpek yavrusu gibi bakıyoruz pencerelere, nafile. Bi de bana diyo ki klima iyi hoş da diyo böyle tuvalete falan giderken ikinci sınıf insan gibi hissediyorum. HAYVAN! İnsanmış, bi klimada tuvalete taktıraydınız. Aydınız. O klimalara vantilatörlere bi yığıldınız, Türkiye tarihinde enerji kullanımında rekor kırdınız. Siz evet. Benim kullandığım enerji de lamba. O kadar.

  • Ya tamam biraz sert çıkmış olabilirim kusura bakma. Yapma demiyorum, yine yap ama hobi olarak yap. Tadında bırak.

  • Klimaya karşı kıskançlık oluştuğunu hissettim. Ne ayıp. Züğürdün çenesi yorulmuyo ama maşşallah.

  • Klimalı ayakkabı icat eden mucit türkler her sene haberlere çıkardı, noldu onlara?
  • Bi de her sene yaz aylarında zayıflama tarifleri, üç günde ölün! diyetleri falan olur ya, hakikaten ölürüm onlara. Elinde kalem kağıt o haberleri bekleyen bi kitle olur, 100 kiloya yakın. Bütün kış yer yer yer yer ... yer, yazın da bütün yediklerini kaybetmeye çalışır. Bi gün ekmek yemez akşamına geçer aynanın karşısına, "Ekrem, süzüldüm gibi sanki ha? Vallahi hafifledim gibi." der. Evet ablacım evet. O haberi yapanlar da hiç utanmaz her sene aynı önerileri farklı mankenlerin görüntüleriyle gösterirler, Bir haber öncesinde Rusya'da yangın, sonra da götü göbeği eritin. Habercilik budur.

  • Velhasıl, sıcak. çok sıcak. daha da sıcak olucak. mış. Ramazan geliyor, hatta geldi diyelim artık. Ananem dedi ki Allah Ramazan'da kullarına yardım eder, havalar ferahlar, rahat rahat tutulur.Anane dedim, haber kaynağın nere? Noluyu? Nasıl da emin kendinden. Bakalım.

  • Herkes de Ramazan'a denk gelmesin diye tatilini öteye çekmiş, doluşmuşlar Kumla'ya. Ne biçim görmemiş gibi şezlong falan getirmişler deniz kenarına. İki genç kız gördüm şezlong taşıyan, çektim kenara, dedim ki ayağınızı denk alın. Burda dedim öyle Bodrummuş Türkbüküymüş zartmış zurtmuş, ordaki ortam yok dedim. Burda yaşlı ve obez teyzeler, zayıf ve buruşuk amcalar, bi de onların çaresiz torunları vardır ki hepsi de ergendir dedim. Plaja da en fazla hasır, havlu ya da sandalye iner dedim. Görmemiş gibi şezlong getirmiş, bi çaktım eline bunun, şezlong bi yana çantası bi yana. Adam gibi iki kulaç atıp gidin di mi, orda çikolatalı bilmem neli yağları bişeyleri çıkarıyo falan. Makyaj yapmış bi de. Siz buraya ait değilsiniz anam! Yok!

  • Asıl komik olan kız yanmak üzere yatarken belinin üst kısmına kalp şeklinde bi kalıp koydu. Mekanizmayı kendi gözlemlerimle anlamlandırdım ki hanım kızımız baskıdan korkudan dövme yaptıramamış, o kısım kalp şeklinde yanmadan kalıp kavruk ten üzerinde öyle bi kalp şekli bırakacak. Enteresan.

  • Akşam çökmek üzereyken, sitenin çoluk çocuğu eksik olmadığı için oynamaya çıkarlar. Çılgınlar gibi bağırırlar oradan oraya koştururlar. Bu sene de yeni ergenlerde indirim varmış, her köşede bi tane çok metalci yaratıklar. Üstüne siyah tişört giymiş grup resmi baskılı, altına da siyah pantül (yaz sıcağında bula bula kadife siyah pantolon giyen sığır), bi de konvers, saçlar da uzatma eğiliminde. Hani bu okul başlayana kadar 3 ay saç uzatmaya heveslenen erkek çocukları var ya, saç kulakta kalmış, o kadar uzayabilmiş, en de çirkin evresi saç uzatırken. Öyle bişey. Bunu yüzle çarpmışlar her köşeye serpiştirmişler. Çok karanlık bi dünyaları olduğu için cadde kenarında telefondan metal müzikler açılır, elle dize vurmak suretiyle tempo tutulur, geceleri çok marjinal olunduğu için denize girilir. Türlü türlü huy. Haydi jackass olalım kızlar hayran kalsın bize. Hayır anlamadığım, madem özeniyorsun, öğren de gel, elektrogitarı da sahil kenarına getirme yani. ELEKTRİKLİ O LAN! Cereyanlı! Çalıyo bi de dizlerine kadar indirmiş. Berkcan çok tatlısıın! ööeeh.

Netice'de yiyip içip kitap okumaktan başka bir şey yapamadım.

  • Burada da pek hareket yok. Sıcaklar dışında her şey aynı. Buluşmak için koordinasyonu sağlayamadığımız bir arkadaş çevrem olduğundan, ha! dedin mi buluşamıyoruz. "Erteleyici" diye bi insan türü var bildin mi? Quotes : "Neyse ya, sonra yaparız onu da." "Ya bugün değil de başka bi zaman olsa.." Ekşimen bi surat ifadesiyle aurasının rengi kapkara olur bir anda. Ulti de peşinden gelir zaten : " Zaten bugün işim var, siz takılın ağbi." Nerede buluşulacak, kaçta buluşulacak, kim kim, ne yapılacak. Ulan herkesin de farklı fikirleri, farklı tavırları, derken saat olur 7 8 9 10 11 ... Facebook olmasa arkadaşlarımın suratlarını unutacağımdır.

  • Namussuz hava, bi damla esmiyor ya. Öldüm burda. Buzları tane tane içime atıyorum, sırtımda dolaşıyolar, ıslak çarşaf, yatmadan bi saat evvel buzlukta bekletilmiş yastık kılıfı, ıslak havlu, dondurulmuş pet şişe, ne kadar serinletici şey varsa stokluyorum yatarken. Sonra da vücut şaşırıyo tabi, sıcak mı soğuk mu lan diye, hoşgeldin hastalık. Ço iyi. Aç klimayı aç, daha da aç, voltaj düşsün, eğlenelim abartalım. ABART İYİCE!

  • Krizlere girmeden buzları koyayım bi kaba ben, hati kendinize iyi bakın, akşam üstüne kadar dışarı çıkmayın, gece de karnınızda ıslak havluyla yatıp ishal olmayın, ne dedik, abartmıyoruz, klima varsa da modern bir insan gibi , ama en önemlisi İNSAN gibi, azar azar. Heh, hadi bakalım.