Balkanlardan gelen so... sı... zzzzt.


Aldığım her derginin kenarında bir yerde ufak harfler ve rakamlarla yazılmış KKTC Fiyatı’nı bir lira fazla görünce içime bir hüzün doluyor. Hayatım boyunca aldığım dergilerin fiyatlarından sonra bir de KKTC fiyatlarına bakarım, acaba 1 TL’den daha fazla mı fark var diye, hep de 1 TL olmuştur aradaki fark. Aradaki farkta farklılık bulacağım diye çok yoruldum.

Misafirlikteydiniz. Kalktınız. Girişe doğru geçirmek üzere herkes beraberce ivmelendi. Şimdi, bana kalırsa dünya üzerindeki en gergin anlardan birine tanıklık edeceksiniz. Siz eğilmiş ayakkabılarınızı giyerken, ev sahipleri ayakta dikilmiş sizi izliyorlar. Allahım! O an buharlaşmak istiyorum, o an keşke banyoda falan borular patlasa da herkesin dikkati oraya yoğunlaşsa, ben de rahat rahat ayakkabımı giyip sıvışsam kapı aralığından. Ya ne bakıyorsunuz öyle, aranızda konuşun bişey yapın. Ben eğilmişim ayakkabımı giyiyorum izlenecek bişey mi bu? Bir de orada eğilmekten alnımda damar çıkmış, terlemişim hepiniz hohluyosunuz üstüme üstüme, orada bir de beni konuşturmaya çalışıyorsunuz ya, neden yapıyorsunuz onu? Bir dur, ben bir giyeyim şu ayakkabımı, montum varsa giyeyim, varsa torbalarımı yükleneyim, kapıyı açıp eşiğe çıkayım, ondan sonra gönder selamını falanını. 

Dolmuşta, serviste falan oturacak yer kalmayınca, şoförün yanındaki para kutusunun falan durduğu yer var ya, orada bir hadi bilemedin iki oturumluk yer vardır, oraya oturursun. Ama ters oturursun diğerlerinin aksine. Ve yolculuk boyunca o bütün yolcular seni izler. Ya da sana öyle gelir. Ama izlerler be, incelerler. Baştan aşağı. Sen ise yüzlerine bile bakamazsın. Sanki çok acayip bir suç işlemişsin gibi, bütün yol yere bakarsın. Ayaklarına bakarsın. En cesurlarınız sağa ya da sola doğru kafalarını kaldırıp camdan dışarı da bakarlar. Ama çok kısa bir süre. Onları tebrik etmek gerekir. Zira ne insanlar tanıdım, yanakları kıpkırmızı; terden sırılsıklam oldular.

Bu hangi aklın ürünüdür? Nasıl?


Kitapçıda, kırtasiyede “hadi”lemeyen, “hadi çıkalım” diye tutturmayan insanlarınız varsa, onları sevin. Onlar kutsal. Onlar kalender. Yerim ben onları! 

Adama diyorum ki “Marsis’in son albümü geldi mi?” Adam sistemden bakıyor, “hayır” diyor. Adama diyorum ki “ e orada yazıyor işte ‘Zamanı Geldi’ yazıyor” Adam tekrar bakıyor, “ama” diyor, “o” diyor, “Mayıs ayında çıkmış, yeni albüm değil.” Ve ben de ikna olup çıkıyorum. Eve gelince bu salaklığımı önce alkışlıyorum. Sonra sinirleniyorum. Ya yeni albüm sayılması için illa ki bulunduğumuz ayda mı çıkması lazım. Yeni işte, YENİ! Eski albümden sonra çıktığı için yeni. Mayıs yakın bir tarih olduğu için yeni. Ben dinleyemediğim için yeni. Yeni albüm işte. Ne beni yanıltıyorsun orada. Şimdi ne güzel dinleyecektim ben onu. Hayret bi’şey.

Şehre döndüğü için sizi sabah dokuzda arayıp, ardı ardına mesaj atan güzide bir arkadaşınız varsa, ona kötü davranmayın. “Ben döndümse sen de uyanacaksın o uykudan” diyorsa, onu örselemeyin. Onu şaşırtın. Ona sürprizler yapın. Onu etkileyin. Ensesine bir tane yapıştırın hiç olmadı. Onu kendinize bağlayın. Devamı  48. Sayfada.

  oahhahoohaoahhaoahh diye gülmek.


Söylenmeyip de içe atılan şeyler, denize girince esneyip büyüyen mayo gibi oluyor. 5 beden birden büyüyor, tam sıyrılıp kurtulacakken tutuveriyorum kenarından. 

Tracy Chapman dinliyorsam, çok iyi hissediyorumdur. Sinsi gibi yaklaşıp 100 lira isteseniz veririm gibi. Çünkü çok güzel şeyler düşünüyorumdur o sırada, Fast Car’a eşlik ederken kendimden geçmişimdir. Abartmazsanız yalnız, 100 lira ne ya, kardeşi kardeşe kırdırtmayın vicdansızlağr! And I had a feeling that I belonged. And I had a feeling I could be someone, be someone, be someone…

Yazın balkonda yemek yemek kadar eğlenceli bişey yok bizim evde. Benim de eğlencem bu. Leyla ile Mecnun başlasa artık da biz de rahatlasak. Not: Cengiz Bozkurt Eylül'ün ortasına doğru başlayacağını söyledi. (Bana söyledi evet)

Müzik videosu mu kedili video mu, Arif'in Manchester'a attığı gol mü derken, hepinizi kahkahaya boğmak istediğim için bunu paylaşayım dedim. MEKANİK ALET LAN BU!


İlla size hayvan gibi bağırmamız mı lazım?!

2 yorum

Must. dedi ki...

Şey diyecektim; dolmuşta ters oturan adam yardımcı kaptan statüsünde bence. Bir kere elden ele uzanan bütün paralar ona veriliyor. Biraz uzun süre orada oturursa para üstü bile gönderebiliyor bu adam. Kaptan rahatsız olmasın diye gidilecek yerin ücreti de ona soruluyor. Öyle utanılacak, çekinilecek bir durum yok yani. Rahat! ;)

baris dedi ki...

leblebi asalmış lan :S