Köprüden önce son çıkış

Çaresizlik vücuda bürünüp karşıma çıksa, onu saatlerce hırpalardım. 

Araya giren mesafe her şeyi yeterince zorlaştırmıyormuş gibi bir de. Can dostuma, bana en ihtiyaç duyduğu vakitte el uzatamamak öyle gücüme gidiyor ki. Sanırım kendimi en güçsüz hissettiğim anlardan biri bu. Telefonun bir ucunda, yalvarır bir ses tonuyla tüm gün sürdürdüğü sessizliği bana bozduğunda, saçlarımı yolmaktan başka hiçbir şey yapamadım. Bu, bir babanın çocuğuna istediği gofreti alamadan eve gittiğinde, çocuğunun yüzündeki ifadeyle yüzleşmesi gibi. Öyle gücüme gidiyor ki. Ona söylenenlere, ona ima edilenlere kallavi bir cevap verememek, hak edene iki tokat patlatamamak… Bir insanın özgüvenini paramparça etmek, psikolojisini sarsmak, kafasını karıştırmak, örselemek ne kolay. Boş boş konuşmak ne yaygın hastalık.

Ve bir insan sadece çok iyimser olduğu için en kötümser senaryolar ona biçilmişse, yapacak hiçbir şey olmuyor çoğu zaman. Çünkü hayat bir ayna değil, sen ona nasıl bakarsan, o da sana öyle bakmıyor. Başlarım kuantumundan da karmasından da. Karma, bana bir İstanbul bileti verebilir mi hemen? Yok. Konuşmasın o zaman.

Hiç yorum yok