Aile Salonumuz Yoktur


Dolabının kapakları bozuk sedir, sahildeki çay bahçesi, yosun kokulu hasır tabure, kenarları kırmızı boyalı çay tabağı, kumsala naylon poşet taşıyan dalgalar. Ve yeniden dolabının kapakları bozuk sedir... Ve yineden. Yine.


Sahildeki eski çay bahçelerinden birinde, o hasır taburelerden birine çöküverdi. O adamı kambur eden ama hani o babacan duruşa da pek meyilli, nemden eskimeye yüz tutmuş taburelerden birine. Kimseden size yer göstermesini bekleyemezsiniz orada beyim. Şef garsonun tek derdi değilsinizdir çünkü; orada çayınızı içer, o kenarları kırmızı boyalı çay bardağına bir lira bırakıp kalkarsınız. Ellisi karbonatlı kaçak için, ellisi de yosunlar ve deniz kabukları için. 

O yüzü çiçek bozuğu velet, insanı hayattan soğutan suratsızlığıyla; döke saça taşıdığı çayı, çarptı bıraktı masaya. Belli ki Ayhan Usta'dan yemişti yine şamarı. Belli ki yine bir tepsi dolu bardakla yere kapaklanmıştı, bakkalın kızına alık alık bakarken. Çayı bıraktı, adisyona bir çizik attı ve sonra ayaklarını sürüyerek bir tokat yemeğe daha gitti çocuk.

Bardağın yanına namuntazam serpilmiş iki kesmeşekeri bir kenara koydu, çay kaşığını da. Çay bardağını tabağından ayırdı, dökülen çayı bardağa geri boşalttı. Cebinden bir dal sigara çıkarıp tellendirdi. Yosun, dumanla birleşti, içeride yapılan bol yağlı handiyse kaşarsız tostun ağırlığını bastırmak için ne gerekiyorsa yaptılar; birinciliği de tütüne verdiler.

Hafiften nemli o çay tabağını küllük de yapardınız, kayık da. Sahilin kavruk gençleri okeye dönerken, yerlileri denize kıçlarını dönmüş, sesi kapalı televizyona ağzı açık bakarken; bu üçüncü sınıf aile çay bahçesine gelmiş olmak onu gerektirirdi çünkü. Pembe kağıtları peçete olarak kabul etmenizi, önünüzdeki dördüncü kez haşlanmış içkiye çay demenizi gerektirirdi. Orada bir küllük aramaksa düpedüz beylik taslamak olurdu. Salt, sahilin en münezzeh yerine kondurulduğu için; bunları kabullenmenizi gerektirirdi. Küller üstünüze damla damla damlarken yudumlardınız o çaydan; karşı koya bakarken laf etmesinler diye.

Eskiden buraya geldiğinde, sıkıntıdan ne yapacağını bilemez, kullanmadığı kesmeşekerleri çakmakla yakar, karamelize oluşunu izlerdi; her seferinde de parmağı yanardı. O zamanlar üzerinde sade gazoz yazan cam şişeden, içine iliştirilmiş pipetle kana kana gazoz içerdi; sırf babasına inat. Sırf babası çay içiyor diye, sırf babası kızıyor diye, sırf hasta olmak için; zıt koşmak için. Ne "beyaz kola" vardı şimdi dolapta, ne de babası karşısında. Sigaraya da sırf babası kızıyor diye başlamıştı zaten. Şimdi babası burada olsaydı, patlatırdı ensesine de feleği şaşardı. Buruk bir gülümseme konduruverdi suratına, çakıyla yarılmış gibiydi yüzünde ifadesi. Keyfi mi kaçtı, saygısından mı bilinmez; söndürüverdi telaşla sigarasını. Son dumanını da burun deliklerinden bırakıverdi sessizce. 

Ah ulan, oldu yine akşam. Yine çıkacaktı o merdivenleri, anason kokan o kapıdan geçecekti; kulağına Müzeyyen çalınacaktı, babası burnunu çeke çeke içecekti, yakamoza bakarak. O da odasına gidecekti doğrudan; o sert divanda uzanacak, divanın dolapları üzerine üzerine açılırken uykuya dalacaktı alışkanlıkla. Ya da olmayacaktı hiçbirisi, ah, olmayacaktı işte. Anason kokmayacaktı o koridor, babasından yadigar o balkon sefasını, ondan sonra hiç çekmedi. O balkonda oturup, radyodan polis radyosunu aramadı hiçbir zaman. O balkondan, yakamozun tadına hiç bakmadı, bakamazdı da babasının korkusundan.

Hasır tabureyi düşüreyazdı kalkarken, çay tabağına da elli kuruş fazladan bıraktı. Çiçek bozuğu suratlı velet meybuz alsındı bakkaldan; bakkalın kızını görsündü. Seri adımlarla çıktı çay bahçesinden, elleri cebinde, yalı boyunca yere bakarak yürüdü. Eve girdi, o sert divana uzandı. Üstünü örten de divanın bozuk kapaklı dolabıydı sadece. 

O kapak her sırtına düştüğünde, babasının köteği gelir aklına ve her gece rüyasında okkalı bir dayak yer muhakkak. Ve her gece uyanıp imsak vakti, bir sigara yakar, balkona çıkmadan.

(02.07.2011-Laf Aramızda)

2 yorum

Must. dedi ki...

Tasarım harikası dolaplı kanepeleri bilen liseli değildir :)

Öykü güzelmiş.

ebruhu. dedi ki...

(: teşekkür ettim.