run forrest, run!

Bencö bi insanda çok fazla heves olması iyi bişey değil. Her şeyin fazlasındaki zarar, bu konuda iki katına çıkar herhalde. Çok hevesin de tdk karşılığının "her boka sarkmak" olduğunu vurgulamak isterim. Ben görüp görebileceğiniz en ''her boka sarkan" insanım, merhaba. Kısa süreli şevkle başladığım her işi de yarım bırakırım. Şayet bir işe başlıyorsam yarım da bırakmam, işte bu paradoksu da, siz değerli okurlarımıza armağan ediyoruz. Evet, ben ebru ve ben bir maymun iştahlıyım.(merabaaa ebruuu) Hiç bir insan evladı kucağında gitar varken phyton indirip de animasyona girişmez herhalde.(noluyo lan?! dediğinizi duyar gibiyim.) Evet çizim falan bitti, sanki bi bok oldum, aşama atlıyorum, animasyona merak saldım. Kıvırdım ama, düzlem oluşturdum, add-mesh-plane! gölgelendirme falan derkeen, bak burası önemli (kırmızıyla mı örtmenim?) bir anda bıkıveriyorum. O küpler falan hep öyle yarım kaldı. Çalıştığım riff i de bitiremedim. Her gün farklı farklı insanlarla projeler oluşturuyoruz, her gece bi müzik grubu kuruyoruz, sabaha karşı da kısa film falan çekiyoruz (ama böylesi fikirler de...), her akşam bi çizgiroman çıkarıyoruz, sonra zengin oluyoruz, ama ne biçim, sonrasında klavyeyi falan kemirmişim hep, annem anlatıyo, rutin.

Yazın şuraya gidicez, kışın buraya gidicez falan gibi hayaller de değil. Bi temel atılıyo, ama o kadar. Çayyolu metrosu gibi, sadece temel atılıyo, bi çalışma, bi üstüne bi kat da ben çıkayım yok. Bi dalda da ilerleyeyim, dikiş tutturayım yok. Niye yok, çünkü işin erbabını görünce, kendimi yetersiz görüyorum, sonra bıkıveriyorum.

Bak az önce programla başa çıkamayacağımı anladım, müyendiz arkadaşlarla derslere gireyim de bir iki bişey öğrenirim belki. (hıı)

Neyse... Onu bunu bırak da ben günler sonra bi dışarı çıktım bugün, oksijen çarptı hep, 40ı çıkan çocukları dışarı çıkarırlar ya, öyle oldum, nefes alamadım bi, yadırgadım. Ama ne kadar da değişmiş 3-5 günde, ne acayipmiş lan?! dedim hep. Mesela ben yıllar sonra ilk defa bugün, bel çantası takan insan gördüm. Bel çantası, hani şu 90 ların ortalarına doğru kaybettiğimiz değer! Ben çok severdim bel çantasını, sonra n'oldu bi anda herkes çöpe attı, dünyada bi tek ben kaldım takan, utanıp sakladım dolabın en ücra köşesine. Lanet olsun çuval gibi çantalara, lanet olsun postacı çantalarına! Nerde o eski bel çantaları. Neyse, o insanı gördüm, odtü durağında gördüm. Uzun süre izledim, üstü başı da biraz 90lardandı, acaba dedim bu adamı dondurdular da milenyuma bir anda geliverdi mi noldu. Yuvarlak çerçeveli gözlüğü, uzun taranmamış saçları ve karmaşık sakalları vardı. Üzerinde baklava dilimli bi kazak, hemen altında tamamlayıcı bi bel çantası. Kanvas kot ve altına da zoom air ayakkabılar. Bence çok temiz de bi insan o içinde. Bel çantası lan, inanılır gibi değil. Yarın takmazsam..

Bunun gibi bir de altın diş gördüm ben bugün bi amcada. Hem de ön iki dişin biriydi. Bayaa böyle gülerken teki parlıyo falan, 50li yılların simsarları gibi. Eskiden fors sahibi insanlar yaptırırmış, çok kıymetliymiş de sonra böyle görgüsüzlüğe vurup bütün dişlerini altınla kaplatan west side repçileri yüzünden bütün özelliği kaybolmuş. Hayır, yaptıracaksan da arka dişlerine yaptır, illa öne yaptıracaksan da ikisine birden yaptır, ne o teki sapsarı, bi garipsin amca sen de yani. Hey allahım.

Bi' şey diyim mi? Allah BenTen(Ben10) in belasını versin. Lütfen en kısa zamanda. Nağlet olsun senin gibi figüre. Eşşolueşşek, her yerde yeşil yeşil. Eski oyuncakların yerine koymuşlar yüz bin tane, bi de 23 Nisan ya, bütün mağazaların camekanlarını süslüyo. Bi' nane de değil, adında da böyle 10ur gibi Burock gibi kelime oyunu var ya ne biçim havalı geliyodur çocuklara. Amele styla. Of be. Hele geçen gün bi oyuncakçıda bi anane torununa oyuncak alıcaktı, dialog şu:

anane: evladım bi bakar mısın bizim toruna oyuncak alıcaz biz.
çalışan: buyrun efendim, aradığınız bi ürün var mı?
anane: çocuğum ben on mu bennon mu ne öyle bişey varmış? (hafif mahçup)
arsız velet: ya anane ben on değil ben ten ya offf, hiç bişey bilmiyosun! (surat falan asıyo orda) (Terrrbiyesiz evladı. Saygısız, küstah!)

Belayla başladık, belayla devam edelim. Kontörden kuruşa geçiş yapan servis sağlayıcılarının tiz zamanda kellesi vurula. Ben anlamıyorum evladım böyle şeylerden. Kafam karışıyor, az mı gitti çok mu gitti lan şimdi? hesabı yaparken bi bakıyorum, türksel baya bi bindirmiş zaten. Anlamıyoruz diye de, ayıbolmuyo mu sizce de?!

Bi de bugün Dost'tan bişeyler aldım, kadına dedim ki, kadın dedim, bana laylon poşet verme dedim, kese kağıdı gibi olanlardan istiyorum ben dedim. Aman nasıl bi nazlı böyle, sanki ben zorla yaptırıyorum işini, böyle sanki o poşetten verince maaşından kesiliyo. Kendine mi sakladı naptı, bi surat bi şey. Bana bak dedim, ben Greenpeace ülkü ocaklarındanım, ensene kütükle kütükle vururuz dedim. Verdi sonra neyse ki tatlıya bağlandı.

saygılar, hörmetler.

4 yorum

Yasin dedi ki...

the person who has bel çantası dediğin kişi eğer yanlış tarif etmediysen iktisat bölümü öğrencisidir ve bölümde en az 10-15 kişide bel çantası vardır saygıyla belirtirim...

ebruhu. dedi ki...

bizim fakültede daha çok muhasebeci styla mevcut, iş çantaları falan. çok yalnız hissediyorum! :D

Yasin dedi ki...

yardır o zaman forrest gibi bekleriz kampüsümüze girebilirsen ???

ebruhu. dedi ki...

"merhaba hocam, ben konuk öğrenci, bu da bel çantam. ee naptınız, arzdı talepti, zor be, valla, sizin iş de zor. "