orotoryo

Şunu az evvel (bi beş dakika önce) idrak ettim ki bilet bile aldığım festival 4 gün sonraymış. "Mayısın sonuna doğrudur bence. " tarzı mantık yürütmeler yerine hemen karşımda asılı duran bilete baksaymışım daha iyi olurmuş belki de.

Az önce dünyanın en güzel burunlu insanıyla konuşurken "feys" diyenlere duyduğumuz "yaş yahut hafif nemlendirilmiş odun" la şiddet eğilimimizi dile getirdik. O insan tam böyle " yaa dün feyste n..." diye şımarık bi introyla fade in olurken, o üç nokta kısmında devreye girip, alnına alnına vurup blur bi his vermek istiyoruz. Bunu yaparken kameraya çekmek, akabinde bu videoyu feysteki tüm "hede hödö dienlerrrr xdxd" gruplarına göndermek de örgütümüzün misyonudur. Üye sayımız 3.

Ben bazen işkillenip, messengerdaki (çünkü msn denmez ona, her collie cinsi köpeğe lessie diy.... SUSLANARTIK! Ne bilinçliymişiniz de bi köpek muhabbeti geçti mi çıkıveriyosunuz pop-up reklam gibi her yerden. Dağıl!) öhm, ne diyordum, evet, işkillenip bütün çevrimdışı kişilere bi şey yazıp gönderiyorum ve yarısından çoğu bana geri dönüyor. O zamanlar çok ürküyorum. Hani böyle karanlık bi mağara olur da bi anda 10000 tane parlayan gözle karşılaşırsın (tamam filmlerde oyunlarda falan işte) tam da öyle hissediyorum. Herkes çevrimdışıymış da meğer ben armut gibi "uygun" gözüküyormuşum. Bi de o çevrimdışı insanın kullandığı ifadeler falan resimli gözükmüyor da ifadenin adı çıkıyor ya, bence çok üzücü bi durum o.

"Ünlü insan" kavramı çok abartılıyor bence. Yani meydana getirdiği eseri o ve ya bu yolla geniş kitlelere yayma hevesinde bulunan, medyanın da katkısıyla sükse yapmış olan insan ünlüdür. Medyasız ünlü olana "bravo!" denir. Ünsüz olan da benim, sensin, o. Evet, bence ünlü diye uğrunda ölünen, görünce illa fotoğraf çektirilen, imza istenen, odalara fotoğrafları, posterleri asılan insanlar için bu kadar çıldırmanın alemi yok. "O da insan sonuçta" klişesini bi kenara bırakmayıp, üstüne ek yaparsak; gayet mantıklı sonuçlar doğurabiliriz. İnsan garip bi varlık, kendini bişeylere bağlanmak, bişeylere hayranlık duyup bunu belli etmek ihtiyacı hissediyor kendinde. Olmazsa zaten normal olmaz ama bunun dozunu kaçırmak saçma. Uykusuz çizeri Ersin Karabulut'la fotoğraf çektirsem nee çektirmesem ne. O fotoğrafı odamda başucuma, feysimde profilime koysam ne koymasam ne.
Sevgi duyarsın anlarım, sempati duyarsın tamam ama yüceltmenin, o kareleri zihnindeki budanın gandhinin yanına koymanın mantığını anlamam. Bununla da kalmam, çemkiririm. Değişik düşüncelere saygım olmadığı için, kısmet ya valla.

Bugün 23 nisan gazıyla sokaklara fırlamış olan hamburger nesline, bahar alerjisine, çocuklarını yetiştirmeyi becerememiş ailelere ve diyet bisküviye tek tek üşenmeden ilendim. Parktan geçiyorum, bi anne, başka bi çocuğu salıncaktan indirdi, dedi ki, hadi bakalım biraz da kardeş binsin, o küçük hem dedi. Derken de böyle şımardı, çocukla çocuk olayım derken beyni falan aktı bi anda. O küçük hem dediği çocuk da fast food katili, 100 kilo çocuk. dostum çocuk demişsin ama bu bizon çıktı. (bi virgül koyalım, bir insan ne zaman o salıncaklara sığamadığını anlar, o zaman büyüdüğünü farkeder... Değil işte, bir ayıya dönüşmekte olduğunu anlamalı. Diyet püsküüt veriyim mi, saman aromalı?

(O değil de yeni nesil çok garip lan. Biz küçükken ailede falan böyle bayramlar milli mesele haline getirilirdi. Bi görevim varsa tüm sülale gelir izler, önce bi ağlaşılır duygu seli falan. Sonra gezmelere yemeklere gidilir kutlanırdı. Vay be. Bugün gördüm ki çocukların tadı kalmamış, annesine babasına bağırıyo böyle, ben ecemlere gidicem, havuza gircez ya siz gidin diye. Eline de bi telefon tutuşturmuşlar, saygı duruşunda mesaj falan yazıyodu. Vurdumduymaz çocuk görünce üzülmemek elde değil.)

Yine de nirmiiüç nisaan kuuutluuuu ooolsuuuun. 5 denemede orotoryo diyemeyen okul müdürünün peruklu olması da objektiflerimizden kaçmadı.

Hiç yorum yok