kreatör ulan!

(bu yazı festival güncesi özelliği taşısa da bir nevi kreatör methiyesi niteliğindedir.)

Bu sene ilk defa Beytepe'de gerçekleştirilen The Profestival Rock 2010, ''abi 10.000 bilet satılmış lan?!'' mitleriyle bizi erkenden festival alanına taşıdı. Dersten çıkıp, sadece 15 liraya Kreatör'ü görebilecek olmak da müthiş bir uçma yeteneği de vermiş, bizzat şahit olduk, şahitlerimiz var.

Kapı açılış 12 dense de ''vokal benim arkadaş" olduğundan ilk grup için anında kapıda bittik. Nitekim kapıların 2 gibi açılması pek hoş karşılanmadı. Güvenlikçi abilerin ablaların döner-ayran keyifleri biraz uzadı çünkü. Daha sonra kapı önünde +sonsuza giden bir kuyruk oluştu, çantalar arandı, bileklikler takıldı, içeri girdik. Festival alanı güzel sayılırdı. Sahneye gidene kadar sağlı sollu bir sürü yiyecek, içecek, giyecek standları kurulmuştu. Festival CardFinans Go sponsorluğuyla gerçekleştiğinden, adım başı CardFinans yazıları, reklamları ve tanıtımcı adamlar vardı. Normal şartlarda uyuz olup saatlerce sövebilirdim ama alandaki tek gölge mekanı ve en rahat minderleri sağladıkları için minnettarım. (Ayrıyetten Go ile biletleri %50 ucuza alabilmek çok da güzel bi kıyak olmuş, vallahi bravo.) Neyse, soundcheck yapıldı, Galeyan sahneye geldi. 8 şarkı çaldılar, çok da iyi çaldılar. Bittikten sonra hep beraber Go çadırında dinlendik. O sırada U.P.O sahnedeydi. Rammstein- Ich Will, Depeche Mode- Enjoy the Silence coverları dinledik, bi yandan da canlı langırt izledik. Elinde megafonla kulağımı seven kopuk herifin ısrarlarına rağmen oynamadım, ama eğlenceliydi.

Sonra Insistence sahne aldı. "Death diye gittik Metalcore çıktı hocam" Evet, tarzı sevmeyenler için pek de güzel geçmiş olmayabilir, ama adamlar güzel müzik yaptılar, sahneyi doldurabildiler, seyirciyi coşt.. coşturabilirlerdi, gelgelelim çok da seyirci yoktu. Vokalin ses bir ara gider gibi oldu, yardımına gitaristler yetiştiler. A7X gibi zıplamayı hoplamayı biliyosun ama?! Onlardan sonra biraz ara verildi ve Deathstars için hazırlıklar başladı. Bişeyler yemek için festival alanının yukarısına çıktık, balık- ekmek standındaki amcanın run to the hills ile horon teptiğini gördük. Salak saçma yiyeceklere hayvani fiyatlandırma getirmişler, hiç yakıştıramadım. "Nasılsa almak zorunda kalacaklar acıkınca" mantığıyla yapılan bu etiketlendirme, zaten geceye doğru bilet fiyatlarına da yansıdı. Bir ara kampüs girişine indim ki orada biletlerin 50 liraya satıldığını gördüm. Pes.

Deathstars merak edilenler arasındaydı. İsveç kökenli grup, endüstriyel tarzıyla Rammstein benzetmesine maruz kaldığı için pek de yadırganmadı. Aslında yadırgandı, çünkü grup elemanlarındaki Marlyn Mansonculuk, konulu edasında giyim kuşam ve şarkı aralarında solistin seyirci ile fantezi yapma isteği.. Evet yadırgandı. Ama buna rağmen seyirciyi o ana kadar en çok coşturan grup oldu. Yarısını izleyemedim ama gördüğüm kadarıyla gitaristin sesinin daha güzel olduğu bi gruptu.

Sepultura sahnedeyken biz tekrar sıradaydık ve belki de büyük kısmını izleyemedik. Ama olsun, yamyam herifteki bütün enerji seyirciye yayılmıştı, en azından bira limitini aşmış iki yabancı uyruklu arkadaş gaza gelip oraya buraya bira atarken ben o enerjiyi gördüm."Herifin dişleri kaç metre öteden gözlerimizi aldı" Güzeldi güzel, hanimiş Orgasmatron dedirtti ama.

Sepultura ile çıldırmış bünyeler dinlenmek istedi, biralar alındı ve festival Katatonia yı çıkarttı. Pek dinlemem aslında ama, Kreatör öncesi iyi bi taksim oldu herkes için. Bir tek Omerta çok etkiledi beni, daldım gittim. Daha brütal, daha doom istekleri arasından en Anathema'msı seçkiler geldi. Ama ben yine de For Funerals to Come gibi, Elohim Meth gibi daha enstrümantal şeyler beklerdim, iphone'u olanlar zippo sallayabilsin diye ama yine de güzeldi. why have you waited so long hülen. tell them i love them i miss them.

ve ve ve beklenen an!
KREATOR için hemen Katatonia bitişinde önlere koşmaya başladık. Sahne hazırlığı çok uzun sürdü, artan sırt ve bacak ağrıları sabrımı zorlamaya başlamıştı ki soundcheck bitti, nihayet! diye haykırırken, manyağın biri önlerden ALLAH diye bağırdı, gülmekten öldük. Of of of o ne gazdır öyle, o ne mükemmel bir atmosferdir, allahım sana geliyorum. Önüme uzun boylu troller geçtikçe sinirlenip o anki pogodan arkalanarak tekmeledim durdum, ama enerjimi atamadım. Pestilence, Hordes of Chaos, Extreme Aggressions... İnanılmaz başladılar. Her şarkı arasında dünyanın en güzel Ankra! diyen insanı Mille, mosh pit! from left, from right, come to meeaahhh!! diye höykürse de anlatamadı kendini, 14-16 yaş pogocuları müzik zevki bırakmadı kimsede. Eşşoleşşekler, sizle mi uğraşayım, şarkıya mı konsantre olayım, defolun gidin lan burdan! Phobia, Impossible Brutality, Coma of Souls... Off ölesiye bağırdım, sesim kısıldı, kulaklarım duymaz oldu. The Patriarch, Violent Revolution, Demon Prince... İnanılmaz bi gazla kendimi kaybettim, elimi ayağımı koyacak yer bulamadım, çıldırdım. Ritme kafamla, ayağımla uymak yetmiyordu, olanca gücümle eşlik ettim her şarkıya. Ama inanılmaz bi heyecan vardı gecenin sonunda bile, olum kreator u canlı gördüm lan, var mı ötesi! Bir ara Mille çağrı yaptı ve sahne önü kavramı yıkıldı, herkes barikatları yıkıp öne yığıldı. Son şarkıya kalamadım ama giderken aynı heyecanla ritm tutmaya devam ediyordum. İnanılmazdı, mükemmeldi, Headliner kavramının hakkını verdi, "Tireş leaaan" dedirtti, saç baş yoldurttu. En çok da Stronger Than Before ve Endorama çalmadıklarına üzüldüm, çalmayacaklarını biliyordum ama yine de bi umut. Hadi be hocam. Tüh be.

Kreatör için ölürken, şarkı esnasında sahneye atlayıp bütün grup elemanlarının omzuna kolunu atıp kafa sallayan, çılgın eleman. Güvenliğin çocuğu gördüğü anda çocuğun fare gibi hızla kaçıp sahneden inmesi, çok güldürdü beni. Mille solo atarken gidip ona sarılması, sonra da yavuşakça gülümsemesi gözlerden kaçmadı. Süperdi olum.

Nitekim her güzel şeyin bir sonu vardı, ''here's the last song'' dendi bizde dinledik, gidicez, lan hala çalıyor rahat bi 3 şarkı daha çaldılar, ama biz o sırada çoktan kampus yolundaydık. Lanet olsun. Semt servisi olacak dedikleri de sadece Eryaman, Batıkent ve Güvenpark'tı. Festival sitesine "semt servisi" yazan zihniyetin allah cezasını ve akabinde belasını versin. Saat 1 de iyi kalpli bi taksici sayesinde eve varabildik. Ama ölüyorduk. Ama her yerimiz ağrıyordu. Ama mükemmeldi.

Laaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaağğğğğnnnn!

2 yorum

Göksel dedi ki...

çok hardmış o_o

Metallica gelsin ben de gelicem :D

ebruhu. dedi ki...

bütün ankara fenalaşıp gelir o zaman, rezillik. :D

hocam burdan dümdüz git, ilk soldan dön, sonisphere yazar, ordan giricen güzel abim, kime sorsan gösterir.