kırtasiye fetişi

  • Elime para geçti mi, hiç acımam, çarçur ederim. Hesabımı bilirim ama bir köşede çarçur etmek için para bulundururum. ''Ucuzsa al!'' mottosuyla adını, işlevini bilmediğim şeylerle bile eve dönebilirim. Kemik yaşım antropoz dönemini azıcık aşmış, böyle hafif göbekli, meraklı, tercihen kadife pantüllü tonton bi amcayı işaret ediyordur büyük ihtimalle, çünkü geçen gün Bauhaus'a girip olmayacak şeylere sarkmış; allahtan yanımda olan akıllı bir bireyin beni kasaya sürüklemesiyle bir şey alamamışımdır. Aman yarabbim o sunta kokusu! ''Müstesna, şunlardan bahçeye alalım da torunlar gelince rahat rahat otururuz'' diyebilecek kapasiteye sahibim, torun konusunda o kadar da emin değilim gerçi, rahat rahat..

  • Yalnız olgunlaşma aşamasına gelmiş, boy atmış, uslanmasına ramak kalmış küçük kuzen iyi gibi bence. Bayaa böyle iyi olmuş yani, iyi iyi. Boyum kadar taşları olan anonim satranç isteklerini geri döndürmedim, insanlıktır, oynayayım dedim. Kardeşini eksik olan ''at'' yerine koymasıyla, şah mat dediğim halde o şahla hala hamle yapmaya çalışmasıyla beni benden alan erkek çocuğu; büyü de gel! insan o insan.

  • Evdeki eşyaların yerini değiştiren, nefes nefese kalmış, 3.0 TDI, dinamik viraj aydınlatma sistemine sahip evhamlı anneden daha feci olanı da eve yeni eşya almış kompakt bir SUV ile coupe birleşimi dinamik bir anneymiş, anlamış bulundum. Sürekli fikir sorar, yakından bakar, uzaktan inceler, koyacak yer bulamaz buldu mu da beğenmez, sana sorar, beğendim diyene kadar sorar, beğendim dersin yerini değiştirir. Sıkılıp odana gidersin ama içerden adım sesleri gelir, şangır şungur onu indirir bunu çeker, çıldırmıştır, önüne geçilemezdir, 5600 beygir gücündedir, panişırdır, ağzınıza biber sürer.

  • Kırtasiye oldu mu da bu akşam ölürüm beni kimse tutamaz. O anneyi havada karada yerim ben. O bendeki heyecan kimsede yoktur kağıt karton kokusunu alınca. Defter alırım ihtiyacım olmasa da, defter her halükarda kullanılır çünkü. Kalın kapaklı, telli beyle. o yüzden Office Superstore'lara girdiğim anda alarm verilir, peşime 3-5 tane görevli takarlar. Ama beni bilirler, kötü niyetli değilimdir, ayıp olmasın diye ufak da olsa bişey alırım. Boş dvd alırım, ataç alırım, raptiye alırım renkli menkli, hele bir de ucuzsa kralını tanımam çok çok alırım. Eve gidene kadar poşeti açıp açıp bakarım, eve varınca ilk iş onları düzenlemek olur, güzelcene yerleştiririm, her biri de çocuğum gibi. Kalemliğimde 1500 tane bozuk kalem var, atılır mı ya, yazık günah.

  • Canson kağıtlı, kalın kapaklı çok çok güzel bi' çizim defteri aldım geçen gün. Çizmeye kıyamıyorum lakin ki. Öyle de güzel. Kalemleri kullanamıyorum uçları bozulur diye. Bir tane de siyah yapraklı çizim defteri aldım, a6 boyutlu. Arkadaş ben böyle orgazmik bir defter daha hayatımda görmedim, göremezdim de. Beyle beyaz kalemle yazıyorsun ama o gölgelendirmeler, taramalar bir başka oluyor. Böyle sinsi gibi bi sayfa istiyosun, onu da düşünücem artık, beyaz kalemin var mı da hem?

Bu hevesin de tatilin sonunda vuk'u bulması, pek tatsız oldu üstad.

  • 13-14-15 Şubat tarihlerinde AllStar maratonu olacak ki okulun ilk günlerinde uykulu olmaya değer gibi. Kimi uyanık arkadaşlarım son gece east-west karşılaşmasını izliyor, sonra da diyor ki ''evet izledim.'' hadi ordan! Ben anlamıyorum değil mi evladım. Böyle sınavda hocayla göz göze gelince ''hmm'' şeklinde derin derin düşünen öğrenci numarası yapıyor bana, ben anlamıyorum sanki. Zibidi.
İzleyici sayım bi dene daha arttı, nasıl coşkular, nasıl çıldırmalar böyle.Hoşgeldin fingolfin, kiip riidink! hürmetler. hati.

2 yorum

Ercan Özgönül dedi ki...

bahar da geliyor, nba'in yanında bisiklet gezileri falan da istiyoruz. bir de özlem olsa tam olurdu ama o pek mümkün degil gibi.

ebruhu. dedi ki...

her yazının altına taksim old city comedy club/ 21:00 yazmadığıma göre, eh pek mümkün değil.