Bis yapayım

NABERYA?!  


Hey gidisinin bebiş okurları. Biriniz de merak edip sormadınız ya noldu buna öldü mü kaldı mı kaç zaman oldu yazmadı falan. Hepinize Böyle mi Olacaktı dizisinin jenerik müziğini hediye ediyorum. Blogculuk bitmiş. Etoo bitmiş. 

Bebe yaka çok abartıldı. Moda diye gömleğinin yakasını makasla yuvarlıyor ya, ya ablacım modayı yanlış anlamışın ama sen. O öyle değil yaa. 

Bu Fırat'ı da çok abarttınız. Karikatür olanı diyorum. O ağızdan konuşmalar. Siz yapınca hiç tatlı olmuyor diyeyim de. 

Havaları da çok abarttınız. Hava ulan bu. Mevsim işte. N'apalım sabit mi tutalım. Yaz gelir   söylenir kış gelir söylenir, tutarsız mısın arkadaş?! Kış geldi hala diyor ki yahu ne kadar da soğuk bir anda nasıl soğudu oha böyle hava mı olur falan. Kasım ayında olduğumuzu biri anlatsın şuna. 

Geçen senelerden farklı olarak bu dönemlerde artık vizeydi kütükhaneydi sabahlamaydı falan bunlardan bahsetmemem biraz yadırganası. Ganası. Herhalde bu alışkanlıkla bilmeden bir müddet atalet sürecine girdim ben blogta. Kütüphanede sabahlayıp deli gibi vizelere çalışıyormuşum gibi. Alışkanlık işte. Ama aslında ne yaptım? Hiç. Cidden. Hiç bir şey yapmamak ne kadar doldurdu hayatımı ben sana anlatamam. This part of my life: Unemployement. Şimdi biraz da bağdaş kurup oturayım. 

İnternette her dakika bebek fotoğrafı paylaşan yaşıtlarım. Ya yapmayın.  Yaşıtsın sen ya her gün öyle fotoşop gözlü bebek fotoğrafları paylaşıp da MAŞALLAH falan yazıyorsun da ben seni otobüste torunlarının vesikalık fotoğraflarını zorla gösteren teyzelerden sanıyorum. Ne itici. Bir de böyle yeni doğmuş yeğeni falan olmuşsa sıçtım zaten bir ay sırf beşikte falan fotoğraflar, dayı oldum hala oldum diye albümler. Ya manyak mısın nesin git be. Nazar değer nazar hadi sil hepsini nolur bak. (Bunu yazarken de şunu fark ettim ki ben de aynısını kedimle yapıyor olabilirim. Ama işte aynı değil gibi ya. Ne bileyim aynı mı? Aynıysa aynı, bakma lan o zaman, benim kedim dünya güzeli.) 

Turkcell bana yine 100 mb internet paketi hediye etti. Ah canını yerim. 100 mb da yani öyle çok ki bana, bitmiyor. Çünkü ben the last wapbender olduğum için, artık en son kendimi ringtone sitelerinde buldum. İki saat boş boş dolanıp zil sesi falan indirdim. Halbuki bu akım 2000lerde bitmişti. Nitekim WAP, polifonik melodiler, yarım akıllı telefonlar da bitmişti. Ama ben bitiremedim. Bende bağlanma korkusu yok. Ebru 22 yaşında, küçük kuzenleri ona geri kafalı diyor. Hayır ben de bilirdim bu durumun ekmeğini "retroyum, old skoolum, hatta abartayım vintage falanım" diye yemeyi. Ama işte Sony Ericsson w810i nin de retro bi tarafı da yok. Mis gibi telefon, ayfon verseler değişmem. (Dur dur su kaynattı yine bu kolonya getirin)

Senenin ilk UGG'ını da dün gördüm, Yeti dönemi başlamış, cümleten hayırlı olsun. 

Ve babet mevsimi bittiği için ölesiye, öldüresiye mutluyum. Allah'ım sana şükürler olsun bir müddet o kürek gibi palet gibi ayakları görmeyeceğiz. O parmak araları taşmış, o topuğu vurduğu için yara bandı takılmış ayakları görmeyeceğiz. O hiçbir kibarlığı bulunmayan ve ayağı olduğundan beş numara büyük gösteren ismi batasıca şeyleri vitrinlerde de görmeyeceğiz. Yaşasın babetsiz bir kış, yaşasın Tellioğulları! 

Fakat Tellioğulları dedim de, Kanal 7 olmasa da Türk filmine, Kemal Sunal'a hasret kalacakmışız onu fark ettim. Her gün en az iki tane Kemal Sunal filmi, ama mutlaka. Sabahları da töreli kırsallı eski Türk filmleri. Yanlı manlı kızarlar da adamlar resmen telif hakkını almış Yeşilçam'ın. Koskoca kanallar antin kuntin dizileri, Kobra Takibi'nin tekrarını vereceğine iki Türk filmi versin önce. Senelerdir mail atıp duruyorum Süper Baba, Sıdıka, Bizimkiler falan tekrar gösterilsin sabah akşam fark etmez. Bir kanal da geri dönmedi. Hainler vicdansızlar. Rüyanıza Gulyabani girsin de su getireniniz olmasın! 

Hazır sırası da gelmişken (aslında sırası falan da gelmedi) şu sitem konusunda tekrar (568. kez) düşüncelerimi belirtmek istiyorum. YA YAPMA! Yapma bak. Sitemin batsın. Yeter be artık. Aaa. Çocuk musun çocuk muyum, azıcık rasyonel düşün sitemli. Hayır bir insanın bütün arkadaşları mı sitemkar olur ya. Hadi tamam her insanın belli bir sitem limiti var içinde. Belli ya da belirsiz onu bir şekilde dışa vurur anlarım. Ben de yapmışımdır yeri geldiğinde. Ama bunu alışkanlık haline getirenlerinizin artık gerçekten kalbini kıracağım bak. Abartmayın. Artık telefonla aradığınızda açmaktan çekiniyorum. Çünkü biliyorum açar açmaz böyle tripli salak bir ses tonu. Suçlar gibi ifadeler. Angut angut laf sokmalar. Aramadın, sormadın, küsmedim ama kırıldım, darıldım, hep ben buluşalım diyorum sen demiyorsun sen beni sevmiyor musun, istemiyorsan söyle, aradım mesaj attım geri dönmedin, feysbukta mesajımı gördün okundu bildirimi geldi ama cevap yazmadın... LAN! Ne bu ya? Bi dur bi nefes al manyak mısın nesin git başımdan. Liseli sevgili tribi falan da değil bu, düpedüz arsızlık, yüzsüzlük, utanmazlık. Bak nasıl sinirlendim yine. Geçen de biri aramış diyor ki sen diyor bana doğum günümde hediye almadın? Allah sana akıl fikir versin benim artık söyleyebileceğim bir şey kalmadı. Lafa bak. Samimiyet dediğimiz şey bu değil canım ne yazık ki. Bak canım dedim, sen oradan hesapla nasıl sinir olduğumu. Ulan doğum günümü hatırlayıp kutlayan beş kişi var senelerdir, sen neyin hediyesinden bahsediyorsun bana. Söylenebilecek bir şey sanki bu. Hediye almamışım. Çüş ya. Bu kesin "çok dobra bir insanım" diye geçinenlerden. Dobralık ise bu değil zaten o da ayrı bir mesele. 

Yani artık bana sitemin dozunu kaçırmayın. Kim olursa olsun, kalbinizi kırarım, canınızı yakarım. Açmadım. Cevap da yazmadım. Canım istemedi buluşmadım. Yeter lan allah allah. Öh be. 

Bak tatlı tatlı başladığım yazı ne hale geldi. 

Neyse. 

Güzide Kasım ayı başladığından bu yana da "yılbaşında n'apıyoruz" gençliği sahalara geri döndü. Hoşgeldiniz genşler gelin bi çayımı için kendinize gelin. Yılbaşında hindili pilav yiyip  Acun izleme planı olan 1 milyon kişi bulabilirim.gen.tr

Yaşlanınca Buena Vista Social Club elemanları gibi arkadaş grubum olsun ya. Yüzleri sürekli gülsün birbirlerine laf sokup didişsinler, akşamları çalıp söyleyelim, deniz kenarında rakı içelim kahkaha atalım. Başvurular başlamış olup kontenjan sınırlıdır. Chan chan. 

Vizyona giren yeni filmler, prömiyeri yapılan oyunlar, film ve tiyatro festivalleri, blues festivali, yağmurdan kaçılıp saatlerce dolanılan kitapçılar, koyu sahlepler, paylaşılan şemsiyeler, triphop ın en yakıştığı gece eve dönüşler, montlar ve botlar, üşüyüp iki el arasına alınan kahve fincanları ve eller. Ankara'nın en sevdiğim dönemi başladı. Bu döneme tek başıma girmek canımı sıktı, ben gideyim. 




3 yorum

deathcomp dedi ki...

Bu kadar biriktirme ama içindekileri sen bir dahaki sefere. Sanki bir anda ve nefes almadan yazmışsın hissiyatı içinde okudum, içim şişti de "neyse" sonrası rahatladım. Hatta pek hoşuma gitti son paragraf, sonbahar güzel ama bu kadar umursamak zor.

Must. dedi ki...

.. Şimdi bilgisayarı yavaşça bırak ve ellerini klavyeden uzaklaştır.

Fırça sezonu mu açıldı ne olduysa bişey olmuş ;)

ebruhu. dedi ki...

Biriktirince böyle oluyor işte sonunu getiremiyorum. Amaç her kitle nasibini alsın.