İstedim olmadı.
Teşekkür ettim. Müteşekkir olsunlar istedim. Olmadılar.
Hep onları düşündüm. Onlar da hep onları düşündüler. Beni,
hiç.
Haklarında en iyisini istedim. Hakkımda iyisini bile isteyen
olmadı.
Anlayış gösterdim. Ama göremedim.
Dinledim. Dinletemedim.
Çoğu zaman onların yerine de düşündüm. Benim yerime düşünen
olmadı.
Düştüklerinde elimi uzattım. Düştükçe daha da yalnız kaldım.
Hal hatır sorduğumda sadece cevap aldım, ardından soru
duyamadım.
Ben eliaçık davrandıkça, gözüaçık davrandılar.
Konuştum dinlemediler, sustum duymadılar.
Beni anlamaya çabalayan olmadı. Çaba gösteren olmadı.
Gerek duymadılar. Çünkü sadece tek bir özneleri oldu. “Biz”
olamadılar.
Olmazlarsa da olmasınlar…
***
Bunu 5 sene önce yazmışım, eski defterlerden birinde buldum.
Hayli kafam atmıştı, o gece gözümün önünde canlandı. Hissettiklerimi tekrar
hissettim. Acı verici.
Aslında bunu okuyup da “ergenlik…”
diye içimden geçirdimse de sonunda düşündüm ki bunlar aslında hala geçerli.
Yani 5 yılı bıraktım 50 sene de geçse, hiçbir zaman ergenlik serzenişleri olmayacaklar.
Çünkü insanlar değişmiyor. Farklı insanlar girip çıkıyor hayatlarımıza ama,
sonuç hep aynı. En azından benim için aynı. Çünkü biz aile boyu naif
düşüncelere sahibiz. Annem böyle, ben böyleyim, benim çocuğum da muhtemelen
böyle olacak. Elalemin çocuğu, anası babası son teknoloji akıllı telefon almadıkları
için ağlayacak; benim çocuğum da, onu incittikleri için zırlayıp duracak.
Sürekli kendine sorup duracak. “Ben
insanları düşünüyorum ama onlar beni, benim onları düşündüğüm gibi
düşünmüyorlar!” Ah be yavrum, neden
anana çektin bilmem ki diyeceğim ben de ona. Ve haberin olsun, sen daha çok üzülürsün diyeceğim. Çünkü ben kendime öğretemediğim gibi ona da
öğretemeyeceğim, sadece kendini düşünmesi gerektiğini.
Artık kimseye kızamıyorum, aslında kızıyorum, çok kızıyorum
hem de, ama umursamamak için çaba gösteriyorum. Bazen oluyor bazen olmuyor. Bu
yazı da olmadığının, olduramadığımın bir kanıtı. Yediremiyorum kendime.
Naifliği salaklığa doğru ilerlettiğimi hissediyorum. Önceliği kendime
vermiyorum çoğu zaman, bana nasıl
davranılmasını istiyorsam, öyle davranıyorum; ama bana hiç öyle istediğim gibi
davranılmıyor. İnsanlarla iletişim kurduğum her an inciniyorum, onlar
anlamıyorlar çünkü böyle bir dertleri yok. Nasıl olsa onların yerine düşünen de
var onları düşünen de.
Ben düzenli aralıklarla mutsuz olmaya mahkum bir insanım.
Başkaları mutlu olabilsin diye çabalar dururum, beni mutlu etmek için çabalayan
olmaz. Çünkü kimsenin umrunda değil, kendi dışındakilere ne olmuş, ne bitmiş.
Yazıyı yayınlamadan üç dört defa okudum. Onlar şöyle onlar
böyle diye diye, 5 sene önceki hırsıma, hıncıma yenik düşmüşüm, ergenin de
ergeni olmuşum. Ama hepsinin de arkasında duruyorum. Hadi siz üzülmeyin de, gerisi faso fiso.
1 yorum
Yorum Gönder