Düğmeye bastım.
İniyorum.
Hava kararmak üzere.
İnmeden önce kulaklığı taktım, bir diğer otobüs durağına kadar dinlemek
istediğim şarkıları sıraladım. Otobüsten indim. Şarkı başladı. Çok kalabalık.
Adımlarım hızlandı. Bir an önce şu insan kalabalığını yarıp metronun girişine
varmalıydım. İnsanlar üzerime üzerime geliyorlar, herkes yorgun, herkes
suratsız. Gri şehrin gri insanları, iş çıkışı adımlarını bile ayarlayamayan bir
sürü ayarsız. Benden ayarsız. Omuzlarımı çeke çeke yürüyorum yolda, yine de
gelen geçen sanki beni devirmek istermişçesine vurup geçiyor. Bir dahakine
omzumu çekmiyorum diyecek oluyorum, sonra yine. Refleks mi kibarlık mı
bilmiyorum. Neyse ne.
Hava kararmak üzere, metro girişine geliyorum. Yürüyen
merdivene doluşmuş insan kalabalığına girmeyip ikişer üçer atlıyorum
merdivenlerden. Şehrin en işlek yerinin altındayım diye düşünüp ürperiyorum.
Bir saniye sonra şehrin en işlek yeri yerle yeksan olabilir, ben toz toprak
olabilirim. Metro girişine ne zaman yaklaşsam aklıma bunlar geliyor. Hepsini
kovalıyorum kafamdan. Yüzlerce yüz gelip geçiyor yanımdan. Omzuma çarpmaya
devam ederek. Ben adımlarımı hızlandırıyorum, şarkıyı değiştireyim derken
önümdeki adama çarpıyorum. Adam muhtemelen okkalı bir küfür ediyor arkamdan,
aldanmıyorum. Beynimin içinde bir de ona yer yok.
Metronun çıkışına geliyorum. Hava kararmış bile, halbuki bu
sefer hiç şaşırmadan çıktım yeraltındaki labirentten. Dışarı çıkınca derin bir
nefes alıyorum. Metro yerle yeksan olabilir artık, pek umursamıyorum.
Durağa geliyorum, otobüs geliyor, biniyorum. Yanım, bütün
otobüs dolana kadar boş kalıyor, kimse beni yanına oturulacak bir tip olarak
görmüyor. Lafın “şunun sesini kısar
mısınız?”a gelmesini kimse istemiyor; ben de dahil.
Şarkı listemin en sinsi, en şerefsiz şarkısı beni günün en
güzel saatlerinden birinde, en yalnız, en güçsüz halimde yakalıyor. Kafamı cama
dayıyorum, şehrin ışıkları şehri daha güzel yapıyor. Gözlerimi kapıyorum. En
güzel günlerimden birini yaşamış, en güzel uykularımdan birini çekmiş olmanın
verdiği huzurla kapıyorum. En güzel yüzlerden biri ve en güzel seslerden biri
dolduruyor zihnimi. Hayat sana güzel deseler pişkin pişkin sırıtacak kadar
gamsızım. Sonra bir rahatsızlık seziyorum. Birisi hayvan gibi omzumu dürtüyor.
İnsan insanı böyle dürtmez. Gözlerimi açıyorum, karşımdaki hayvanoğluhayvan
muavini bana bakarken görüyorum. Kulaklığı sinirle çıkarıp “efendim?” diyorum. “Nerede
ineceksiniz?” diyor baygın baygın.
Sanane sanki. Sen şehirlerarası otobüs muavini misin?
Alibeyköy’de ineceğim, şimdi bana kek getir! Allah Allah. Evime yakın bir
yerlerde ineceğim işte, sanane acaba?!
Yani o bütün tozpembe düşüncelerimi alıyor yere çarpıyor sevimsizin
sevimsiz çocuğu. O bütün gamsızlığımı alıp yere çalıyor. Beni alıyor bir telaş,
ulan ben nerede ineceğim? Etrafıma bakıyorum otobüs boş. Ulan diyorum, bunlar
beni kaçırıp da gözlerimle böbreklerimi organ mafyasına satmasınlar? Gözlerle
böbreklerin gideri var çünkü, alıcı bulur. Karaciğerim de iyidir ama şimdi… Dur
bi’ dakka ya, BENİNEBİLİRMİYİM?! Hayır siz kimin gözünü böbreğini satıy… Sen kimsin
lan bi’ kere, kimsin sen!?
Ben diyorum, size hiç zahmet olmasın güzel abim, size müsait
bir yerde diyorum ineyim. Bilmem siz ne dersiniz? Hayvanınoğlu muavin yüzünden
hikayenin sonunu tozpembeyi geçtim mora falan bile bağlayamadım, kırmızıyla bitirelim
o zaman.
Düğmeye bastım.
İniyorum.
İndim.
7 yorum
koca yazıda ağzını hayra açmadı ki. Yok metro çokecek. Yok organ mafyası. Binerken bissssmillah de. Sss yi uzat. Herkes duysun.
"aman metro kafamıza çökecek" diye korkan insan halk otobüsünde kolay kolay uyuyamaz, uyumamalı.
Uyumadım, gözlerimi dinlendirdim. Yoksa halk otobüsü şöförüne güvenemem; deli makaslar, 100le u çekmeler. Deli mi kovaladıysa artık.
Zihninden tüm olumsuzlukları aynı anda geçirebilen birinin yanına kimse oturmamalı zaten! :p
Arkadaş hepiniz de ne Polyanna çıktınız. :D Kul yapısı olm öyle demeyin, Allah muhafaza.
her yanı güzel, sonuna yaklaşırken bağlanabileceğini sanmadığımdan ve ustalıkla bağlayabilmiş olduğunu gördüğümden, sonu ayrı güzel. şarkılara ise değinmiyorum bile. )(vurgu 'bile'de)
Vay konşukral, sevindim! (: Dankşeşön bitteşön Doyçland jajaja.
Yorum Gönder