Bekleyişler zamanı sündürür, dakikaları öteler. Beklemek
sancılıdır.
Bekliyorum. Saate dahi bakmıyorum artık. Hatta saatlerden
kaçıyorum. Sol kolumu unutmaya çalışıyorum. Duvara bakmamaya çalışıyorum.
Televizyonda ana haber bültenine, radyoda saat başı haberlerine denk gelmemeye
uğraşıyorum. Telefonu odanın öte ucundaki rafın üzerine koydum, çalarsa düşer,
bakmaktan kurtulurum. En korktuğumsa kapının çalması. Çünkü bu kapı günde bir
kere, sadece yarına bir şey lazım mı değil mi, onun için çalar. Ve eğer kapı
çalarsa saatin kaç olduğu gerçeği suratıma tokat gibi iner.
Perdeler çekili. Koltuğa çakıldım kaldım. İçim içimi yiyor
ve yapabileceğim hiçbir şey yok. Yapabildiğim tek şey beklemek. Kalkıp
gidemiyorum. Unutup oturamıyorum. Hamle yapamıyorum. Bekliyorum.
Bu bekleyişin bilinçsizliği belki kapı çalana kadar devam
edecek. Ondan sonrası bilinçli bir süreç. Ondan sonra, her bir saniyeyi duvara
işleyecek kadar sapıtabilirim. Her altmışta bir üzerine bir çizgi, her altmışta
bir üzerine bir çizgi, her altmışta bir üzerine bir çizgi daha. Duvarlar
kararıncaya dek. Duvarlar karardıktan sonra her altmışta bir çizgiyi silerim.
Her altmışta bir çizgi gider. Gider gider gider. Duvar boşalır. Ve tekrar. Her
altmışta bir üzerine bir çizgi.
Bilincin etkisinden şüpheliyim.
Her ne haltsa.
Beklenen şey gelmeyedebilir. Belki fuzulidir bekleyiş. Ama
gelmeyeceğini bilmemek, yalandan da olsa, umuttur. Ve umut sol kolu unutturur.
Kapıya “lütfen zile basmayınız” yazan da umuttur. Bekleyişin süründürdüğü
bedenin tozunu toprağını alır. Yorgunsundur ama ferahsındır. Umudun varsa eğer,
otobüsün güneş almayan cam kenarındasındır, saatlerdir yolda ve yorgun olsan
bile.
Ve bazen birileri münasebetsizce kapıyı çalar.
Münasebetsizce televizyonu açar, radyoyu açar. Münasebetsizce telefonunuza
bakar. Münasebetsizce perdeleri açar. Kendilerinde buldukları cüretin kaynağını
merak edersin. Beklediğinizin gelmeyeceğini söylerler üstüne. Münasebetsizce.
Ya da ima ederler. Küstahça.
Her ne haltsa.
Bekliyorum. Tek bir kelimeyi bile. Beklemezsem gelmez gibi. Bekledikçe zorluğu katlanıyor. Sorular türüyor. Zaman sünüyor dedim ya,
belirsizliğinse haddi hesabı yok. Acımasız.
Beklemekten nefret ediyorum. Bekletme. Yin.
8 yorum
Sol kola takıldım ben?
Kol saati. (:
"Yuh bana!" diyorum müsadenle.
Estağf... (iyi anlamlısından)...urullah.
peki, yin?
O da yazının gizi olsun.
oww güzel yazmışsın ebruhuuu vuhuu demek istiyorum :D:D
betimlemelerin çok hoş, ay evet çok beğendim.
beklemekten hoşlanmam,belirsizliklerdense nefffret ederim. Umut lazım her zaman. Hep iyi şeyler olsun dilerim =)
Beğenmene sevindim, çok teşekkür (: iyi dileklerinden bir kuple de sana gönderdim!
Yorum Gönder