bakla

Bir yere oturdunuz. Bir cafe, bir bekleme salonu artık her neyse. Eğer etrafınızda, gözünü kırpmaksızın tavanla duvarın kesiştiği yere bakan, ağzı yarı açık güler halde kalmış insanlar varsa... Biliniz ki orada AKILLI TV var! Allahım, bu nasıl bir beyin kontrolüdür yarabbi! Göz teması kurduğun an seni ele geçiriyor. Gözünü bir dakika ayıramıyorsun; çünkü her an bir önceki izlediğinden daha komik bir görüntü gelebilir. Bir bebek poposunun üzerinde emekliyor. AMAN NE KOMİK! Köpek koşturuyor falan, amma komik ha. Ulan başka zaman olsa dönüp izlemezsin bile, orada ama, omurilik soğanına felç gelmiş (o nasılsa artık) hala bakıyorsun o ekrana. Laf anlatıyoruz şurda iki dakka bana bak BANA! Te allaam ya. Bir de onu anlatmaya uğraşanlar var. İzliyor, gülüyor, sonra anlatmaya uğraşıyor. Komik değilmiş gibi, sen gülene kadar tekraaaar tekraaaaar anlatıyor. Kıçı başı ayrı oynuyor anlatırken, ağzından tükürükler fışkırıyor, gözlerinden yaş gelmiş. Usanmadan canlandırıyor orada ne gördüyse. GÜLMÜYORUM ULAN İŞTE! KOMİK DEĞİL! Akıllı TV, senden nefret ediyorum. Umarım bir arkadaşımı daha ele geçirmeden uydu bağlantın kopar. Pis.

"Kafanızın içindeki hayat ne derece açılır saçılır, gelişirse; dışındaki hayat o derece kapanır ve mendeburlaşır."

Son zamanlarda insanlar şu "vintage" muhabbetinden iyi ekmek yediler ha. Antika, eski moda, elden düşmüş şeyleri "retro" ayağına yedirdiler millete. Hıyarım var diyene bir avuç tuzla koşan kıyamet kadar insan varmış. Farklı olalım derken bokunu çıkardınız lan iyice! Bunu büyük ihtimalle öngören bir teyzemiz, hem evdeki eskilerden kurtulayım, hem de para kazanayım dedi, götürdü bütün bozuk, eski model elektroniklerini, mekaniklerini Samanpazarı'na, Çıkrıkçılar Yokuşu'na, sattı. Sonra bütün yaşlı arkadaşlarına anlattı. Toz almaktan imanı gevşemiş bütün arkadaşları da aynı şeyi yaptı. VE... Piyasada inanılmaz bir antika arzı oluştu. (Buna S diyelim) Ellerinde yüzlerce eski şey biriken eskiciler, Kemal Amca'nın çay bahçesinde bir kartel oluşturup "bunları nasıl pazarlayabiliriz" konulu bir panel gerçekleştirdiler. Çok basitti. Bunun "moda" olduğunu yayacaklardı. Vintage4eva, Retromania, Differenceinoldtimes gibi çok çoook havalı isimlerle sosyal ağlarda yer buldular. Bir süre geçti, ki buna iktisatta Atalet Süresi diyeceğiz çocuklar, bu süre içinde oltaya gelmeye başladı insanlar. Arz fazlası yavaş yavaş Taleple karşılaşıyordu. (Buna da D diyeceğiz.) Millet çıldırıyordu. Giyimden bahsetmiyorum. Çalışmayan pikapları, gramofonları, dünyanın ilk radyolarını falan satın alıp odalarına koyuyorlardı. Böylece piyasa canlandı. Bundan ekmek yemek isteyen bir grup genç girişimci, retro mekanlar açmanın büyük kazanç sağlayacağını düşünerek, konsept barlar, kafeler açtılar.

System Requirements:

-Eski mobilyalar, eskisi bulunmazsa hırpalayarak eskitilmiş masa sandalyeler
-Çalışmayan radyolar, tüplü televizyonlar(ne zaman eskidiyse anasını satayım)
-Pikap, gramofon, daktilo, plak, zart zurt.
-Her bir duvara elli sekiz tane düşecek şekilde Marilyn Monroe, Audrey Hepburn tabloları, posterleri.

Nasıl bir özlem varmış demek ki, bir hayli tuttu bu mekanlar. Sonuç olarak S ve D buluştu. Mükemmel denge sağlandı! Hail Adam Smith!

Ama artık YETER! Bıktırdınız, tiksindirdiniz. Artık hiç de farklı değilsiniz. Kimse kusura bakmasın ama kafamı çevirdiğim her yerde Monroe görmek istemiyorum. Pastan kirden gözükmez olmuş bir pikap daha görürsem kafanıza çalarım. Değişik falan da değil. Eski lan işte. Eski moda. Bozuk. İhtiyaçtan satılık. Elden düşme. Milletin çöp diye attığını tepemize çıkardınız.

Bir arkadaşım eskiden olur olmadık zamanlarda defterlerimin arasından çıkardı. Ben görmediğim zamanlarda defterlerimin, kitaplarımın ileri sayalarına küçük notlar düşerdi, ben o sayfalara gelince tebessüm ederdim falan. Güzeldi. Artık beni arayarak bile şaşırtamıyor. Hayat gailesi hepimizi yuttu, tükürdüğümün modern zamanlarında.

Okuyacak binlerce kitap birikti. Aldım da aldım. Hepsini birden okumak istiyorum. Aynı anda hepsinden birer sayfa okumak istiyorum. Ama öyle yapınca birinin karakteri çıkıp diğerininkiyle yer değiştiriyor mesela. Bana oyun yapıyor piçler. Neyse sıradan devam edeyim en iyisi. (içses: Vergi Hukuku'ndan başlamaya ne dersin?!)

Okeyde yerdeki taşı çekmeyip ortadan taş çekmek. Ve daha iyisinin gelmemesiyle oluşan pişmanlık. "Keşke"ler böyle böyle giriyor hayatımıza işte. İlle bir risk alınacak.

Dün hayatımda ilk kez yüzük aldım. Evet, ilk yüzüğümü şu yaşımda aldım. Ve bilginiz olsun, kulaklarım hala delik değil. Takı takmanın anlam(sızlık)ı üzerine yıllarca tartışabiliriz. Ama yüzüğümü tenzih edelim. Galiba ona biraz ısındım ben.

Tez okumak dünyanın en mide bulandırıcı şeyi olmaya başladı. Bir tezimsi yazılacak diye 48 tane -ki tanesi 100 sayfa desek- tez okuyup, içinden üç beş cümle çekip çıkarmak. Seminer diye ders mi olur ya!?

Kütüphanede çalışırken, uzun süren sessizliğin ardından, "bi çay içelim" " bi ara verelim" "hadi sigara içelim" "az hava alalım" diyen girişimci insanlar, ardınızdan sürüklediğiniz kitleler size şükran borçlu! İçelim anasını satayım! Bi' çay içelim!

568 çeşit içeceği bulunan yerde menüye bakmayıp 'düz çay' dediğim için aforoz edildim. Affımı istiyorum. Çaykur olsun.

Dinleyelim

6 yorum

FFatiHH dedi ki...

ben şimdi hangi birine yazayım yorumu. Eğlendim demek biraz kaba geliyor bana. " güldürdün beni al şu parayı. yarın daha iyisini bekliyorum.Toplanın çocuklar bugün yeter. Gidiyoruz" demek gibi. Eğlendim demek. eğlendirdin felan çok kaba işte. en iyisi ben senin yazılarını sinemada film bittikten sonra en arkalarda milletin çıkmasını beklerken haal ekrana bakıp kimsenin dikkat etmediği şeyleri görmek istemekten öte hala filmin bittiğine inanmak istemeyen bir izleyici gibi.. pff saçmaladım. hadi yben gittim. "Olmuş bu. bi daha yaz. buna benzer" demek de kaba mesela. hereyse. gidelim çocuklar. bugünlük yeter.

ebruhu. dedi ki...

Kaba maba, mesajı aldım ben.

Sinemada sonuna dek bekleyen adam da candır.

Yine gelin çocuklar, bak kekleri de yememişler.

Daçe dedi ki...

anında paylaştım. apa stayla referans vermedim ama çok beğendim şukunu verdim. konşu seni. şu kelime doğrulama'yı da iptal et allahsız.

ebruhu. dedi ki...

sağol varol konşuçe!(see what i did there) (evet)

kelime doğrulama kaldırıldı. aeo konşu! iy bayramlar konşu! konşu da konşu!

pippi haşmet dedi ki...

Ben eski şeyleri kullanırken iyiydi de sonradan bunun moda olması pek iyi olmadı. Eskiden ucuza aldığım şeyleri şimdi sırf moda olduğu için yenisinden pahalı satıyorlar.
Ayıplıyorum, kınıyorum.

Bir çay dediğim zaman ezik görülmekten de rahatsızım, topluma arz ederim buradan.

ézgi dedi ki...

Daha dur..Starbucks'ta içeceğinin boyutunu Türkçe söyle de o zaman gör ezilmeleri,çayları mayları..Vintage dendiğinde aklıma hep aynı şey(şey denmez.Ço kayıp!) geliyor ve gülüyorum.Bir de şu dünyanın en çirkin yaratığı baykuşu çıkarın gözünüzü seveyim modadan. Öyle moda mı olur lan?! kenafir kenafir bakıyor adama tövbe! Dayyyttttt! çogbeYendim.Mykk :)