Kökler

Aidiyet duygusunun gerekliliği, nitelik ve niceliği yahut da noksanlığı hakkında bir şeyler yazmak istemem. Lüzumu yok. Gerçi son zamanlar üzerine düşündüğüm yegane şeyin bu olup olmadığından da emin olamıyorum. 


Bu öyle bir şey ki, yani bir nesne olarak, gittikçe incelen bir zar gibi. Eskiden olduğu formu kaybeden, daha ince, esnek bir hale dönüşen bir nesne gibi. 

Ya da önceleri yeri sarsılmaz, sorgu sual kabul etmez, su götürmez bir normken şimdileri yoruma son derece açık, yerinden oynatılabilen ve hatta yerden yere vurulabilen daha kalender bir lastik gibi. 

Herkesin etrafında el ele tutuşup fotoğraf çektirdiği, kökleri belki de yerkürenin öbür tarafından çıkacak denli uzun ve güçlü olan ulu çınar ağacı gibiyken bir zamanlar, şimdilerde kökü toprağa tek çekimlik can ile tutunmuş minik bir filiz gibi. 

Herkesin kendinden ve kendisinden fevkalade emin olduğu, büyük bir mağruriyet ile semsert elmaları kütür kütür yemelerini sağlayan ön dişler gibiyken, bir anda minesi zayıflamış, kökü güçsüz, hapşurunca bile fırlayıp giden vidalı bir diş gibi. Tıpkı benimki gibi. 

***

Anketlerde, formlarda istenilen hep 1 ve 10 arasında puanlama yapılmasıdır. "1 en az/hiç"i "10 en çok/tüm"ü temsil eder. Ve çokları ya biri ya onu işaretler. Bazısının dördü kimisinin yediyi işaretlediği olur. Ama nedenini bilmez. Bilemez. Neden sekiz değil de yediyi işaretlediğini sorsan, mantıklı bir cevap veremez. On tam puan verip abartmak, bir vasat puan verip haksızlık etmek istememiş; beş verecek kadar orta yolun yolcusu olmamıştır. O yüzden yedidir. Yedi optimaldir. Dört de öyledir. Ne çok iyidir ne çok kötüdür. Risk almamıştır, kafa yormamıştır. Kararsız da kalmamıştır üstelik. Yedi, olabilecek en iyi seçimdir. Dördü işaretlediği için kendiyle gurur duymalıdır. Gibi. 

***

Almaya çalıştığım kararları gerekçelendiremeyecek kadar sersemlemiş hissediyorum. Çünkü şimdiye kadar temellendirdiğim esaslar bir çınar ağacı ile filiz arasında, sağlam bir diş ile implant arasında, duvar ile zar arasında olduğu gibi bir dönüşüm geçiriyor. Bir süreç var, parçası gibi hissedemiyorum.

Çünkü hapşurunca yuvarlanıp giden dişte kaldı aklım. Düzen bozuldu, bozuluyor. O dişin tekrardan güçlü bir köke sahip olabilmesinin imkanı yok. O dişin tekrardan yapılması, kökün olduğu yerin temizlenmesi, bond ile dişetine yapıştırılması gerekiyor. Ayda bir kontrol gerekiyor. Elma yerken o kadar cüretkar olunmaması gerekiyor. Diş, kendini senelerce ait olduğu üst çeneye ait hissetmiyor. Yerini yadırgıyor ve öne doğru çıkıyor. Estetik kaygıları ve muntazam görünümü bozan bir elebaşı gibi daha önde duruyor. 

İtlik değil mi...

Siz elma yerken hiç düşünür müsünüz? Bir ısırık aldıktan sonra korkarak elmaya saplı bir diş var mı diye baktığınız olur mu? Sanmam. 

Hapşurunca yerinden fırlayan bir dişi de tahayyül edebileceğinizi düşünmüyorum. 

Ama ben çok iyi biliyorum. Ve o akibeti belli olmayan dişe dönüşmek üzereyim. Bir güçle fırladım, yerdeyim. Sonraki adımı bilmez haldeyim. Bir düzene girebilecek miyim, o düzenin eğri bir parçası olabilecek miyim yoksa fırladığım yere geri dönüp apseden başka bir şeye sebep olabilecek miyim, bilmiyorum. 

***

Ben zaten elma sevmem. Hiç. Yani 1.


Hiç yorum yok