'sup yo!?



Bir göreli ölçü birimi olarak: Nicki Minaj’ın kalçaları. Kalçası. Kalça mı kalçalar mı? Kaç tane varsa, artık. 

Haftanın Gereksiz E postası: “Uygun Dullar”.

Haftanın Gereksiz Gerginliği: “Arkadaş Sitemi”. Yapmayın arkadaşım şunu işte. İllet oluyorum, yapmayın. Her şeye bıraktığımız yerden devam etmemiz imkansız mı ya? O telefon acı acı çalıyor ya, ben böyle ne diyeceğimi düşünürken kapanıyor, öyle bir geriliyorum. Ne diyeceğini çok da iyi biliyorum ama. “Niye aramadın, niye mesajıma cevap atmadın, niye geri dönmedin, niye açmadın, feysbuka girdiğini biliyorum oradan da mı yazamadın, mail de mi atamadın, fotoğrafları da atmadın, buluşalım dedim sallamadın……….” AAAA! Tamam da işte, allalla! Çenene kramp girsin inşallah, bi’ dur bi’ çıldırma be. Belli ki işim gücüm vardı, müsait değildim, bunu tahmin etmek bu kadar mı zor ulan! Virvirvirvir, her seferinde aynı şey, bırak gitsin işte. Açmıyorum. Arayın bakalım, AÇMIYORUM! 

Mezun da olduk. Onu da olduk. Finallerden önce kep giyen, mezuniyet töreni ve balosu hafta içi yapılan, baloya dair de tüm heves ve isteği kaçmış bir insan olarak, hala: “Ya şimdi faizle tahvil ters orantılı ya…”

Kötü hissetmek istiyorsanız, hevesinizi kursağınızda bırakın. Daha etkili yöntem görmedim. (Kötü hissetmek istenir mi, onu ben bilemem.)

Sanıyorum ki 4 senelik İktisat öğrenimi bana sadece gazetenin ekonomi sayfalarını anlama yetisi verdi. Başka da bir şey değil.

Kampüste bir kahveci vardı. Son gün şöyle bir şeye tanık oldum. Frozen’ı bildin mi, heh, adam frozen içmek isteyen müşteriyi kaybetmek istemiyor, vişneli frozen mı istiyorsun, Cappy Vişne’yi beş altı buzla karıştırıyor buz kırıcıda. Takıyor pipeti, veriyor. Adam yaratıcı mı çakal mı neyse artık. Yanında staj yapsam birkaç şey öğrenirdim esasen.

Küçükken de buzlu şeyler içerken bardağı evirir çevirir de buzların yerlerini değiştiremeyince aklımı oynatacak gibi olurdum. Bardağı döndürüyorum, buzlar oldukları yerde duruyorlar, bardakla beraber dönmüyorlar diye içerlerdim. Hala bazen buzların da bardakla beraber dönmesi için çaba gösteriyorum, yaz da geliyor ya, iyice…

Trivial Pursuit oynarken çirkefleşmek: “Burada öyle yazmıyor ama, tam adını söyle!”

Yeraltı’nı da izledik. Zeki Demirkubuz’un Yeraltından Notlar’dan serbest uyarlaması. Galiba son gösterimi yakaladık, ama bir gün önceki Zeki Demirkubuz’lu gösterimi de kaçırdık. Gelgelelim, beklentim yüksekti. Kadro geniş olsa da bazen sadece kadroyla olmuyor. Başlangıcına sinir oldum zaten, kitaptan alıntıları altalta yazmamışlar da Windows Movie Maker’daki geçişler gibi sıralamışlar mesela. Her Demirkubuz filmindeki gibi, sadece ayrıntılar aldı benden alkışları. Hani derler ya “hayata dair küçük detaylar.” İşte tam da onlar. Bilmiyorum Yeraltından Notlar’ı okusaydım fikrim değişir miydi; ama motamot bir uyarlama da değil zaten. Man in Black 3’ün ikamesi olarak gidilmemeli demek ki. Engin Günaydın’ı her gördüğümde Tokat’lı işgüzar adam profili uyanıyor zihnimde zaten. Vavien’de de öyle olmuştu, ısınamıyorum adama bir türlü. Dolayısıyla pek de objektif yaklaşamıyorum. Yine de, detaylarla güzeldi.

Sürdürülebilir Liderlik Zirvesi afişi billboardları süslüyor. Melih Gökçek ve José Mourinho yan yana. Yemin ediyorum bak. Başta şu KADER’in Erdoğan-Baykal-Bahçeli photoshopu gibi bir şey sandım ama gerçekten gerçekmiş. Gerçi sürdürülebilir liderlik dedin mi benim de aklıma ilk gelen Melih Gökçek.

Sevgili Boston Celtics, evinde çok zorlandın, yüreğim ağzıma geldi, ya Dwade o son üçlüğü atsaydı? YA ATSAYDI! Tamam güzel mücadele, tamam güzel fake, tamam hadi iyi asist falan da, bana gecenin bir vakti dil altı hapı arattınız allahsızlar. Rondo’yu Konferans’ın Çiçeği ilan ediyorum. /Yaptığım en ilkel maç özetiydi sanırım. Dur dur uyanamadım daha./

Artık Sosyal Medya araçlarıyla dünyayı kurtarmayı bırakın. Yalvarırım yapmayın, çok komik oluyor çünkü. Bir de yapamıyorsunuz, ona yanıyorum.

Havalar güzelledi. Kahvelere buz koyun. 

Sitem de iyi bir şey değildir, unutmayın.


*

Ve bazen en zoru, yanındayken dahi özlemek oluyor.

3 yorum

Must. dedi ki...

Mourinho'nun yanında Gökçek'de mi vardı ya da Mourinho Ankara'ya da mı gitti bilmiyorum. Bu reklam organizasyonun İstanbul ayağında "lider" diye Dünya Başkenti Emiri Topbaş'da vardı. Klişe de olsa "yönetici ve lider aynı şeyler değil" demek istedim. "Seçildiğine bakma, kimse peşinden gelmez" demek istedim. "Lider olmadığın gibi iyi yönetici de değilsin" demek istedim. Bak nasıl içimde kaldıysa..

ebruhu. dedi ki...

Güzel dedin. Bir sonraki tartışma konusu da, il yapılacak ilçeler ve kadrolaşma olacak. Demek isteyeceğin çok şey olacak bence, merakla bekliyorum.

Larien dedi ki...

mezuniyet deme bağa :( ağlıyom şu an. of bitmeseydi iyiydi ya, şimdi işin yoksa git iş bul, işe git eve gel işe git eve gel işe git eve gel falan ol :( bizim de balomuz haftaiçi, hatta haftaya çarşamba, inşallah hevesim kursağımda kalmaz :)

ben de amerikan kültürü ve edebiyatı okuyorum, okudum say yani, bence o da bana ingilizce filmleri anlama yetisi kazandırdı, başka bişi kazandırdı mı okuldan sonra görücez bakalım hadi hayırlısı.

bak o kadar şey yazmışsın, alakam hep okuldu baloydu falan, aklım nerdeyse :P